Arkadaşlar konular biraz sıkıcılaştığı için sizi sıkmamak adına kısa bölümler atıyorum🙈
İyi okumalar❤️❤️
********
Yıl 1777Taehyung kolları arasındaki Bogum'la beraber malikânenin kapısının önüne geldiğinde Jungkook'un bir hırlayan sarınmış bir şekilde onu beklediğini görmüştü.
"Taehyung! Çok korktum! Bir an öldüğünü sandım!"
Jungkook onun kucağındaki Bogum'umursamazken tek odağı eşinin iyi olup olmadığına bakmaktı.
"İyi misin Tae? Bebeğim... Çok korktum!"
Jungkook, ona aldırmadan eve doğru yürüyen Taehyung'un arkasından koşup yanağına elini koyarken o sinirle fısıldamıştı.
"Git başımdan Jungkook!"
Jungkook ne olduğuna anlam veremezken Taehyung'un kucağındaki adama bakmıştı yalnızca... O sırada Namjoon bir elini onun omzuna koydu.
"Saatlerdir ayakta bekliyorsun. Sapasağlam geldi işte Taehyung. Git biraz Jin'le otur olur mu?"
Jungkook dudaklarını büzdü ağlamamaya çalışırken... Kurdunun huzursuzluğu ve hissettiği acılar bahçenin kapısının önünde saatlerce beklemesine neden olmuştu. Taehyung'un sapasağlam geldiğini ilk kendisi görmek istemişti.
"Hyung... Ama... Neden öyle davrandı ki bana?"
"Zor anlar yaşamış olmalı. Ben öğrenirim. Hadi sen git ve dinlen."
Jungkook kafasıyla onayladı ve Namjoon'a teşekkür etti. Hyungu onu yalnız bırakmamış, bahçenin girişinde saatlerce onunla beraber ayakta beklemişti.
Namjoon koşar adımlarla eve doğru ilerledi. İçeri girdiğinde şömine karşısındaki koltukta kucağındaki cesetle oturan ve cesedin saçlarını okşayan bir Taehyung'la karşılaştı. Bunu kesinlikle beklemiyordu.
"Taehyung ne yapıyorsun sen?"
Taehyung onu duymuyormuş gibi Bogum'un saçlarını okşamaya devam etti. Onu kucağından indirmiyordu.
"Bırak onu! Ölmüş o!"
Namjoon onun kucağından Bogum'u almaya çalışırken Taehyung Bogum'a öyle sarıldı ki Namjoon cesedi ondan alamadı.
"Taehyung! Bırak dedim!"
"Çek elini üstünden! Ona dokunma! Bugün onun ismiyle anılacak bundan sonra bu sürüde!"
Namjoon şaşkınlıkla Taehyung'un bu tavırlarını izlerken Taehyung ise gözleri acımıyormuş gibi şömine ateşini izliyordu.
"Taehyung... Ne oldu? Bogum nereden çıktı? O bizim sürümüzden bile değil!"
"Ben..." Taehyung yutkunamadı. Boğazına dikenler batıyordu sanki. "Ben... Onu koruyamadım..."
Birden hıçkırarak ağlamaya başlarken Namjoon onu kendine çekip sarıldı. Kafasını kendi göğsüne yaslamıştı.
"O... Benim mutluluğum için feda etti kendini... Ben ise onunla sevgiliyken bile vermem gereken sevgiyi vermedim!"
"Çok küçüktün Taehyung. Kendini suçlama. Onunla çıktığınızda henüz ergenliğe yeni girmiştin..."
Taehyung ağlamaya devam ederken Namjoon ne diyeceğini bilemiyordu. Yalnızca saçmalıyordu. Taehyung ise daha da fazla ağlıyordu. O ilk geldiği andan beri onu izleyen annesi ise şaşkındı.
"O benim tek arkadaşımdı. Sen benim hep hyungumdun Namjoon Hyung. O ise... Benim için hep özeldi."
"Evet... Yani tek arkadaşındı. Ama sonra sana aşık olması arkadaşlığınızı bozdu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Universe //Taekook
Fanfiction1777 yılının omega Jungkook'u ve 2022 yılının alfa Jungkook'u yer değiştirir. ¡Yetişkin içerik!