BÖLÜM 48 - DUYGULAR

228 6 4
                                    

Hava soğuk ve sıcak karışımıydı. Yanaklarımdan esen soğuk rüzgar, güneşin can sıkıcı ışınları karşısında direniyordu. Gökyüzünde süzülen parça bulutlar ardından yağmurun habercisi akşam üzerine doğru yansıyacak gibiydi. Baharda gelen yaz yağmuru her zaman içimi ısıtıyor, kalbimi dinlendiriyordu. Uzun zaman sonra bu kadar huzurlu hissetmemişti bu yüreğim. Üzerimden tonlarca yük kalkmış gibi kuş olup uçmak istedim. Hangi pencereye konacağımı hislerim sayesinde biliyordum. Sağıma döndüm yavaşça. Karşımda bal rengi gözleri olan dağınık saçlı, bir o kadar da pembe dudaklarında takılı kaldığım kişi uzanmış beni seyrediyordu. Gözlerimiz karşılıklı kesişti ve hafif tebessüm ederek ona bakmaya devam ettim. Gözlerinde  yaşanmışlıklar ve geçmiş acılar bir bir okunuyordu. Sonunda huzura kavuşulan aydınlık günler de bizi bekliyordu. Daha fazla bu beden acılara katlanmak istemiyordu. Benim yüzümden sevgilim de acılarıma ortak oluyordu çünkü. Oysa ki annemi görmeyeli aylar oldu. İlk günlerde iletişim kurmaya çalışsa da başarılı olamadı. Hira'ya söylediğim yalan da içimi parçaladı. Annemi bir daha hiç görmeyecektik.

Bazen ne kadar birine kızsan da özlem asileştirir seni. Bize ne kadar çok yalan söylemiş olsa da ben yine de annemi özlüyorum. Bunu Can dahil kimseye belli etmiyorum etmem de zaten. Sadece insanın içinde bir ukte kalır ya, aynı o şekilde bir his oluşuyor kalbimin merkezinde. Aslında kavuştuğum huzur yalancı bir huzurdu. Kendimi buna kandırıyordum. Ailem tam değildi çünkü eksiklik vardı. Huzuru tam anlamıyla hissetmek hiç bu kadar zor olmamıştı.

Kimi insanlar için sevdiğinin yanı tek huzur kaynağı olabiliyor. Ama alışılmışın dışına çıkmak gerekirse aslında tek huzur kaynağı sevdiğinin yanı değil, kendini tamamlanmış hissettiğin anda güvende olduğun andır. Bu hislerim beynimi kurcalıyor, kurcalıyor. Günden güne huzurla kendimi kandırmaya devam edeceğimi biliyorum.

Çimenler öylesine yumuşaktı ki sanki yataktaymış hissi yaratıyordu. Hiç kalkmamak, sadece Can'ın yüzünü izlemek istiyordum. Kendini düzeltip soldan çiçek kopardı ve tekrar yattı. Önce saçlarımı okşadı, sonra da papatyayı kulağımın arasına yerleştirdi.

"Tüm çiçeklerden güzeldir, papatyalar."

Beni sevdiğini o kadar iyi anlıyordum ki. O kadar içten hissediyorum, gözlerinin parlamasından, bakışlarının yumuşaklığından, tüm bedenimle sevildiğimi hissediyorum.

"Sen benim kırlarda rastladığım tek başına duran ama en güçlü ve güzel olan papatyamsın Mine."

"Seni çok seviyorum Can."

Ben güçlü bir kadındım. Her şeye rağmen ayakta durabilen, hiç bir zaman yılmayan o kadın. ( Bu bölümü okurken medyadaki şarkıyı dinlerseniz duygu ve anlam kazanır)

"Biz bu zamana kadar neler atlattık böyle. Ne zorlukların üstesinden geldik birlikte. Nasıl acılar çektik. Kimi zaman güldük kimi zaman ağladık. En çok ağladığımız zamanlarda da birbirimizden asla kopmadık. Mardin...seni o kadar gün bekledim ki. Asla ama asla bir gün bile vazgeçmedim senden. Vazgeçemedim...geleceğini, seni bulacağımı biliyordum. Bunu yapan kişi baban olsa bile ona da kızamadım. Ben neler çektim senin yokluğunda biliyor musun? Bilmiyorsun...bilmek istemezsin. Ben her yok olduğun gün öldüm tekrar dirildim. Mine...ben bu hayatta en çok seni sevdim. Senden öncesi yok benim için. Senden önce yaşamıyormuşum ben. Sen benim umudum oldun. Her şeyim oldun. Beni enkaz altından çıkardın sevginle. Beni boşluktan çektin kendine. Ben tüm acılarımı senin o gülüşünle unuttum. Senin bakışlarınla dayandım, katlandım her şeye. Sen gidince...tekrar o boşluğa düştüm. Eğer umudumu yitirseydim şuan hayatımda tekrar sen olmazdın. Daha nice olaylar, Yılmaz, bebek. Benim için kolay mı sanıyorsun bunlar. Sevdiğim kadının başına gelen olaylar benim başıma gelseydi bu kadar üzülmezdim. Seni bu olaylardan kurtarmak benim boynumun borcuydu. Bir daha yaşamamak dileğiyle sevdiğim...Artık acı çeken taraf biz olmayacağız. Bize acı çektirene cezasını vereceğiz. Hem de eskisinden çok daha  güçlü bir şekilde."

Gözyaşlarım Can'ı dinlerken yanağımdan süzüldü tane tane. O kadar güzel konuştu ki. Ona kocaman sarılasım geldi. Bir an yattığı yerden doğruldu yavaşça. Elimi tutarak beni de kaldırdı. Elini arka cebine doğru attı. Ne yapmaya çalışıyordu? Ne olduğunu çözmeye çalışırken cebinden çıkarttığı kutuyu gözümün önüne getirdi. O kutu...şok geçirdim!

"Geri kalan hayatımı seninle geçirmek istiyorum Mine...Herkese ve her şeye inat. Benimle bir ömür geçirir misin güzelim?"

Şokun etkisinden çıkamamıştım. Kutuyu açtı ve içinde tektaş vardı! Bu şekilde bir teklif beklemiyordum...daha doğrusu evlilik teklifi hiç beklemiyordum. O kadar duygulandım ki duygularımın tercümesi yoktu. Mutluluktan havalara uçacaktım sanırım. Can'ımla evlenmek...

"Seviyorum seni, herkese rağmen...evet, evet!"

Direk sarıldık birbirimize. Öyle sımsıkı sarıldık ki bizi kimse ayıramazdı bu saatten sonra. Hayatımın erkeği Can'dı ve çok iyi eş olacağından emindim. Bunca şeye rağmen beni bu kadar sevmesi ruh eşimin o olduğunun kanıtıydı. Yüzüğü narin parmağıma geçirdi. Dudağına öpücük kondurdum ve dudağıma bastırdı, öpüşmeye başladık. Tekrardan çimlere yatarak sert bir öpüşme gerçekleştirdik. Dudaklarının sıcaklığını tenimde hissettim. Beni yatırdı çimene ve üstüme çıkarak öpüşmeye devam ettik. Bir süre sonra sarıldık ve gitme vakti gelmişti.

**********

El ele tutuşarak evin yolunu tuttuk. Babam bahçede çiçekleri suluyordu. Uzaktan bizi gördü.

"Hayrola kızım çok mutlu görünüyorsunuz..."

"Mutlu olmayalım mı babacığım...?" Derken Can'a bakıp gülerek parmağımdaki yüzüğü gösterdim. "Kızın artık gidiyor!"

Babamın yüz ifadesi biraz agresifleşti. Kötü bir şey mi demiştim? Daha önce babamla bu diyaloğa girmediğim için pek bir şey bilmiyordum.

"Siz...çok sevindim adınıza duygulandım kızım...."

Babama sarıldım. Gerçekten duygulanmıştı. O da bana sımsıkı sarıldı. Baba sevgisini artık çok daha iyi hissedebiliyordum. Ne demek olduğunu da...

Evde olan Hira'ya da söyledim olanları. Hira tabiki üzülmüştü çünkü ablasının evden gitmesini istemiyordu. Ben de Hira'dan uzakta yaşamak istemiyordum. Bizim eve yakın bir yerde oturmayı düşündük. O şekilde ikna etmeyi başardım.

Şimdi tatlı telaşlar mı başlayacaktı? Neler olacaktı? Kendimi evliliğe hazır hissediyor muyum?

Yazarınızdan ve Mine'den tavsiye; siz, siz olun doğru adamı bulmadan asla evlenmeyin. O kişiyi her şeyiyle ölçün, biçin. Kötü zamanlarınızda yanınızda mıydı, morali bozukken veya kavgalıyken size nasıl davranıyor, bu etkenler çok önemli. Ailesine karşı tutumu olsun, saygısı olsun her şeyini düşünüp öyle karar verin. Unutmayın evlilik evcilik oyunu gibi değil! Sevgiler.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 24, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yaz OkuluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin