Babamın dolan gözleri bir an olsun dinmedi fakat hep içine atmaya devam etti gözyaşlarını. Ona bir özür borcum olduğunu fark ettim ne kadar çok şey yaşadığını keşke bilseydim ama bilmediğim için şu an her şeyi öğrendim ve annemden nefret ediyorum.
Bunca sene benden sakladığı şeyler resmen ona bir tokat gibi çarpıyordu. Tabi bundan en çok ben etkileniyordum. Babamın ellerini kollarını ve ayaklarını çözdükten sonra ona sıkıca sarıldım. O da bana şefkat gösterip sarılmaya başladı bu sefer içine attığı gözyaşları bir anda ikimizin de sel oldu aktı. Hıçkırarak ağlamaya başladım omzunda. Can ve ekip arkadaşı bizi izliyordu ve onlar da gözyaşlarını saldılar. Hıçkırırken ondan özür diledim. Cevap vermedi ama saçlarımı koklamaya başladı, resmen baba sevgisini daha yeni tatmaya başladığımı anladım. Evet belki belli bir yaşa kadar babam vardı ama bana hiç bu denli sevgi göstermemişti. O öz olduğunu sansa da zaten öz baba gibi değildi öyle davranmıyordu. Derin bir nefes alıp kendimize gelmeye çalıştık. Her şey bu denli tuhaf ilerliyordu ki olanlar sanki sadece rüyaydı. Bazen en çok rüya olmasını istediğimiz şeyler gerçek çıkar, aynı böyle bir şeydi. Gözlerindeki acıyı ve burukluğu sanki sadece ben anlıyorum. Geçmişi, yaşanmışlığı sadece ben seziyorum. Tüm bunları anlatmasaydı kötü bir adam olarak kalacaktı. Halbuki insanlara ön yargılı davranmak kadar kötü bir günah yoktu. Kimsenin içini bilemeyiz ve kimse için iftira atamayız. Bunu bir kez daha bugün öğrenmiş oldum.
"Hadi gidiyoruz buradan," demem ile birlikte babamın elinden tutup kaldırdım. "Nereye gideceğiz?"
"Baba seninle vakit geçirmek istiyorum. Annemin yüzünü görmeyeceğim. Hira'yı da alıp başka bir yerde yaşayalım...olur mu?...lütfen..."
Gözlerimdeki çaresizliği görebiliyordu. Onun kadar ben de çaresizlik içerisindeydim. Herkesin hayatı ne kadar kolay gelirdi bu zamana kadar bana. Öyle olmadığını bugün daha iyi öğrendim. Sevgi ve sevgisizliğin arasındaki uçurumu artık daha iyi kavrayabiliyordum. Bu, yüksek bir uçurumdu dikkat etmeyen insanları sürükleyen uçurum.
"Kızım ben de çok isterdim ama burada senin ailen var onların düzenini bozup gidemeyiz. Annene kızgınsın farkındayım ama bir çırpıda silemezsin. Unutma seni o büyüttü bu yaşına kadar."
Bu yaşıma kadar yalanlarla büyümüşüm ben. Üstelik üvey babamı da kandırmış. Tabi belki de o da bunun farkındadır. Neden böyle bir hayatım var benim, neden her şey benim başıma geliyor? Çaresizlik içinde kafamın içinde dönen tilkilerle savaşıyorum. Üzüntüm, kaygım hepsi birbirine karışmış durumunda. Keşke normal bir ailem olsaydı ve mutlu huzurlu yaşasaydık diyorum bazen.
"O büyütmüş olabilir ama yalan batağında büyümüşüm ben baba."
İçimde fırtınalar kopuyordu bu cümleler ağzımdan dökülürken.
"Haklısın kızım. Ne desen haklısın..."
Babama geleceğimi söyledikten sonra hep birlikte çıktık oradan ve babama gitmesini söyledim çünkü şimdi annemin yanına gidecektim. Can'ın ısrarlarıyla başa çıkmaya çalışırken "Hayır ben tek başıma gideceğim," demek düştü bana. Onun gelmesine gerek yoktu çünkü tek başıma yüz yüze görüşmek istiyordum annemle. Apar topar ayrıldıktan sonra evin yolunu tuttum.
Kapıyı annem açtı normal olarak. Direk içeri girdim bir şey demesine müsaade etmeden.
"Sus, hiç bir şey söyleme anne dediğim kadın."
Anlamsız gözlerle bana baktı ve gerçekten de bir şey söylemeden söze girdim;
"İlk olarak bana çektirdiğin şeyler yetmediği gibi babama da çektirmişsin. Benden sakladın bunca sene her şeyi, bana başkasına baba dedirttin. Öz babamı hiçe saydın. Bu yetmemiş gibi acımasızca mektuplar yazdın babama, sanki onun çocuğu ben değilmişim gibi süründürdün adamı. Kendime gelirsem, benle yıllardır doğru düzgün gurur bile duymadın be anne. Her hatamda benim yüzüme vurdun, küfür ettin. Her düşüşümde beni kaldırmak yerine yerin dibine soktun. Hiç bir zaman destek olmadın bana, hiç bir zaman daha iyi yerlere gelmem için çaba göstermedin. Hep bir aşağılama, hep bir hor görme. Kıyafetlerime bile karışıyordun sen be en basit örnek olarak. Bana sürekli Allah'ın cezası diyordun. Orospu diyordun. Bunları unuttum mu sanıyorsun? Bunlar taze olarak aklımda kazılı. Meğerse seni hiç tanıyamamışım. Bana düzgün bir annelik yapamamışsın. Sana da yazıklar olsun. Hira benimle gelecek sakın arkamdan gelmeye kalkma kalbini kırarım."Benim şokluğu atlatmam gibi annemin de zoruna gittiği sözlerimden dolayı bana bakıyordu. Hira da şok geçirmiş dili tutulmuştu. Hira'nın kolundan tutup kapıya çekiştirdim ve kapıyı sert bir şekilde kapadım.
"Kuzum...artık sen benimle yaşayacaksın. Duyduklarının hepsi doğruydu. Annemiz bizi yeteri kadar sevmiyor. Bundan sonra babamız olacak."
Gözleri dolmuştu.
"Ama abla...ben annemi bırakamam ki! Ben annemi hemen özlerim. Her ne yaparsa yapsın onsuz yaşayamam ki..."Bir şey demeden sarıldım kardeşime. Sımsıkı sarıldım. Haklıydı. Annesiz bir çocuk yaşanması en zor çocukluktur. Ama annemin yalanlarına daha fazla katlanmasını istemiyordum.
"Tamam ablacım. Bir süre gideceğiz tekrar annene geleceğiz tamam mı?"
Başını salladı ve bana tekrar sarıldı. Kokusunu içime çektim. Canım kardeşim benim.
***************
3 Ay Sonra
"Herkes uyansınnnn! Kahvaltı hazır!"
Kuş cıvıltılarıyla güzel bir güne başladık. Sonbaharın yaprakları savrulurken kışa girmek üzereydik fakat havalar yaz mevsimini aratmıyordu. Kuşlar hala cıvıl cıvıl dolaşıyordu. Bu güzel havayı görünce soframızı bahçeye kurduk.
Kahvaltı öncesi bahçedeki son fidanları sulamaya gittim. Artık kış geldiği için fidanlar verim alamıyordu. Hamakta sallanan Hira'nın yanına gidip "Hayydii sofrayaaa..." dedikten sonra yanağından öpücük kondurdum. 10 gün önce sahiplendiğimiz köpeğimiz Chivas'ın mamasını önüne koydum. Golden cinsi bir köpekti ve dışarıya atılmış ev köpeğiydi. Yolda gördük ve sahiplendik.
Babam ve Hira ile birlikte kahvaltımızı ettikten sonra etrafı toparladım. Babamın aldığı dublex evde temizlik yapmak bir hayli zordu. Ama Büyükçekmece'nin eşsiz deniz manzarası her şeye bedeldi. Kafa dinlemelik ve sakin bir yer her zaman tercihim oluyordu.
Ev temizliği sonrasında bahçe kapısında korna sesi yankılandı ve camdan baktığımda hayatımın anlamını gördüm.
Dedim işte şimdi doğdu güneşiiiim.
Üzerime bir şeyler geçirip montumu da alıp indim aşağıya. Babamın yanağına buse kondurup "Ben kaçtııımmm!" Diye bağırdım.
"Güle güle dikkat et bir tanem."
Arabadan inen Can kapıyı bana açıp "Buyrun prenses," dedi ve dudağıma öpücük kondurdu. Bende geçmeden önce;
"Bu güzel günleri görecek miydik Can? Uzun zamandır böyle mutlu ve huzurlu hissetmiyordum. İyi ki varsın, iyi ki. Seni çok seviyorum her daim yanımda oldun hep benimle oldun. Her zaman da yanımda ol."
Arkadaşlar yazarınız 2 senenin ardından geldi. Neler yaptınız görüşmeyeli? Benim hayatımda çok şey değiştiği için burayı çok ihmal ettim. Özür dilerim hepinizden...artık buralardayım :)
WhatsApp grubu kurmak istiyorum yeniden. Benim bu zarfta neler yaptığımı öğrenmiş de olursunuz hemde samimi bir ortam oluştururuz. Yeni bölümlerden ilk siz haberdar olursunuz
En az 5 kişi olursak açacağım arkadaşlar. Yorum veya mesaj atmanız yeterli olacak ❤️ Sizleri çok seviyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Okulu
Novela JuvenilHayat tesadüflerle dolu bir yerdir. Kader diye bir şey vardır ve siz ne yaparsanız yapın kader sizi bulacaktır. Kaderiniz ya iyi gelişir ya kötü gelişir. Ya mutlu yaşarsın ya sefil... Bu kitap, Mine ve Can'ın hayatı. Bu kitap, acı ve tatlının buruk...