Arkadaşlar merhaba. YouTube videosu ölümü anlatıyor. İzlerseniz zaten mezara filan gidiyor ay çok hoş jdjdjd. Keyifli okumalar...
Frene bastığımda gıcırdayan bir sesle duman yükseldi. Duramadım. Girdim.
Maria'nın Ağzından...
Gece çok eğlenmiştik. Herşey çok güzeldi. Beni yemeğe götürmüştü ama evlenme teklifi beklerken birşey yapmamıştı. Olmadı, olsun.
Sonuçta birbirimizi çok seviyorduk. Elbet birgün evlenecektik. Ben Mine'den iki yaş büyüktüm ve üç ay öncede 21 yaşına girmiştim, hala 20 sayılsamda. Mine'de bir ay önce güzel bir doğum günü partisiyle, konseriyle 19 yaşına girmişti.
Eve geldiğimizde anahtarı deliğe zor soktum ki, sarhoştuk. Ben o kadar olmasamda Liam çok içmişti. Kendimi yorgun hissediyordum. Direkt yatağa kendimi atmak için sabırsızlanıyordum. İçeri girdiğimde Mine'nin annesi Serap abla, elinde telefonla sürekli birini aradığını gördüm.
"Bir sorun mu var?" sorduğum soruya aldırış etmemiş gibi davranıyordu. Ama duyduğundan emindim ki, cevap verdi.
"Mine, telefonunu açmıyor! Allah'ın cezası kim bilir nerede!?" Çok sinirli görünüyordu. Sanki patlamaya hazır bomba gibiydi.
"Ne zaman gitti ki?" Dedim, sakin bir şekilde.
"Taa kaç saattir yok! Mesaj attım ve geri dönmedi! Yine neler yapıyor kim bilir!"
Hemen kötü birşey yaptı diye öyle dememeliydı. Belki Allah korusun, başına birşey gelmiştir. Bir an duraksadım ve heyecanlanmaya başladım. Hava sıcak olmasına rağmen soğuk, iliklerime işlemişti sanki. Ellerim, ayaklarım üşümeye başladı. Bedenim ise alevliydi.
"Gelir birazdan." Olumlu düşünmeye çalışıyordum ki inşallah gelecekti. Gelmeme korkusuna kapılsamda, geleceğinden emindim. Yada çok değil biraz.
Yaklaşık yarım saat kadar Mine'yi bekledikten sonra Serap ablanın telefonu çalmaya başladı ve sessizliği telefonun zil sesi bozdu.
Nefes nefese telefonu eline alıp açtı ve Mine'nin birşey demesini beklemeden saydırdı.
"Alo, nerdesin sen kancık! Sana diyorum! Saate baktın mı hiç? Ne halt yiyiyorsun!.." demeye devam ederken sonra da "Sen kimsin?" dedi. Ne olduğunu herkesten çok, ben merak ediyordum.
"Ne!" sesli bir şekilde bağırdığında ödüm patlamıştı. Kesin başına birşey gelmişti. Heryerime sıcak hava vurduğunda ayaklarım donmak üzereydi. Üşüyordum ama aldırmıyordum. Ellerim titrerken bedenim yanıyordu. Sanki anlamadığın bir soruda hoca seni hiç beklemediğin anda tahtaya kaldırıp soruyu çözmeni bekliyor, ama sen birşey yapamıyorsun, elinden birşey gelmiyor ya onun gibi kalbim atıyordu, onun gibi üşüyordum.
Telefon yavaşca elinden süzülüp yere 'tak!' diye düştüğünde aynı hisler içinde, korku da sarmıştı. Telefondan gelen 'orada mısınız?' sesi bir erkek sesiydi ve beni daha da endişelendiriyordu. Serap ablaya baktığımda yavaşca gözlerini kapayıp koltuğa sertçe düştü. Düştükten sonra geç yakalamaya çalışan Liam, yanına koştu. "İyi misin?" dediğinde bayıldığını farkettim. Liam yanında dururken bende yerdeki 'kırılmamış, yada çizilmemiş' telefonu aldım. Adam hala hattayken kulağıma götürdüm.
"Alo, Mine nerede? Sen kimsin? Mine'nin telefonu sende ne arıyor!? Cevap versene!"
Soruları ard arda getirmiştim ki, çok merak ediyordum.
"Hanımefendi, sakin olun öncelikle. Ben komiser Turgay Kurt. Mine hanım az önce trafik kazası geçirdi. Yoğun bakıma götürüldü. Umarım iyileşecek."
"Ya sen ne diyorsun? Ne kazası? Hangi hastane?"
Gözümden yaş gelmeye başladığında hıçkırıyordum. Bana hastanenin adını söylediğinde Serap abla uyanmıştı. Ona da söyleyip hep beraber gittik. Evet, gelmemesi gerekirdi ama sonuçta kızıydı.
Herşeyi bırakın da. Ben en çok bebeği düşünüyordum.
Can'a kısa mesajdan hemen mesaj attım.
"Mine küçük bir kaza geçirmiş. Bak panikleme! Sadece küçük. Büyükçekmece'deki sahilin oradaki hastaneye gel."
Umarım paniklemezdi, diye düşünüp Liam'ın arabasına atlayıp gittik. Serap abla başını tutmuş, zırvalarken, Liam son gaz arabayı sürüyordu.
Sonunda geldiğimizde koşa koşa hastaneye girdik. Doktora detalı bir şekilde Mine'nin nerede olduğunu sorduğumuzda "En üst kat, en sondaki kapıda. Ama giremezsiniz, yoğun bakımda," dediğinde Serap ablanın gözleri çeşme gibiydi. Çok ağlıyordu.
"Eğer kızıma birşey olursa bunların hepsi Yılmaz denen orospu çocuğunun yüzünden! Kızımı hamile bırakmasaydı bunlar başımıza gelmeyecekti!"
Hem söyleniyor, hem de hıçkırarak ağlıyordu. Bende ağlasam da kendimi toparlıyordum. Ah gerçekten kötü bir durumdu.
Can'ın Ağzından...
Mesajı okuduğum an elim ayağım buz kesti. Hala şokta olmakla beraber gözlerime inanamıyordum. Kaza? Neden kaza? Küçük bir kaza? Aklımda kafamı kurcalayan nedenler doluyken korku içinde endişeleniyordum. Sırf karnında bebek var diye, kendini tehlikeye atıyordu ve bunun cezası diğer tarafta oldukça büyüktü. Ben o şokla mesajı okuduktan sonra hala niye böyle beklediğimi anlamamıştım.
Koşarak dışarı çıktım, kapıyı kilitlemeden. Şuan da ondan başka hiç birşey sikimde değildi. Arabaya atlayıp hemen geldim.
Danışmana sorduğumda en üst katta olduğunu söyledi. Aceleyle asansör sırasını beklemeyip üçer üçer merdivenleri çıkmaya başladım. Küçük bir kazaysa neden en üst kattaydı?
Maria'yı ve Serap ablayı gördüğümde ağlıyordu. Hey, ne olmuştu?
Maria'ya dönerek "Mine nerede? Niye burdaki bütün odalarda yoğun bakım yazıyor!" öyle bir bağırmıştım ki, muhtemelen alt kattaki insanlar da duymuştu.
Maria hıçkırarak cevap verdi "Mine...yoğun bakımda."
Gözlerim irileşti ve yandaki duvara sinirimden yumruk attım.
"Allah kahretsin!" diye bağırdığımda yere çömeldim ve duvara yaslandım. Gözümden bir damla yaş, yanağımdan aşağı süzüldü. Tutamadım, tutmadım.
Herşey Yılmaz pezevengi yüzünden olmuştu. O olmasaydı, bunların hiçbiri olmayacaktı. O pisliği gebertmek istiyordum. Hem de kendi ellerimle.
Yaklaşık bir saat sonra doktor yoğun bakımdan çıktı ve şu cümleleri demeye başladı.
"Hastamızın kalbi durmak üzere. Üzgünüm elimizden geleni yaptık, bebeği kaybettik. Ama anneyi de kaybediyoruz."
Ehuehe Elveda Mine sjsjsj. Ne kadar da üzücü bi bölüm. Can, Minesiz ne yapacak? Yada devamında ne olacak, nr sürprizler gelecek merak ediyosanız VOTE verin ve YORUM yapın.
Sizi seviyorum ❤
(Bağımlı kitabıma yb geliyordur. Umarım okursunuz)
+25 Vote ve +15 yoruma yb gelir.
(Geç gelmesinin sebebi tatilde olmamdir :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Okulu
Teen FictionHayat tesadüflerle dolu bir yerdir. Kader diye bir şey vardır ve siz ne yaparsanız yapın kader sizi bulacaktır. Kaderiniz ya iyi gelişir ya kötü gelişir. Ya mutlu yaşarsın ya sefil... Bu kitap, Mine ve Can'ın hayatı. Bu kitap, acı ve tatlının buruk...