BÖLÜM 10 -DUŞ

9.8K 421 23
                                    

Medya : Yaz Okulu

"Ah sikeyim, boynum tutulmuş..."

Aslı'nın beni takmamazlığı moralimi bozuyordu. Taksan ne olacak? Bir kere de tak beni. İstek şarkı istemesini biliyorsun.

Akşam birayı fazla kaçırırsam çadırda yastık koymadan uyurum ve boynum tutulur. Aferin Mine harikasın ayakta alkışlanacak gibi mükemmel bir insansın. Hocanın düdüğüyle boynumu sağa sola çevirip rahatlama seansım bitti. Oysaki daha gerilme hareketleri yaparak kaslarımı gevşetecektim. Hocanın bütün öğrencilere alkol kullamını yasaklamaması da ne kadar modern bir okul olduğunun kanıtıydı. Halbuki annem 'ev dışında hiç bir yerde içemezsin' dediği kuralını dün gece çiğnemiş bulunmaktayım. Can bey stok yapmış ve 9 birayı da kendi başına hocadan gizli içmişti. Hoca o kadar çok birayı görseydi işler hiç iyi olmazdı.

"Gençler hadi kalkın geri döneceğiz!"

Kerpeten sesiyle bağırışları kulağımı tırmalarken göz devirerek ayağa kalktım. "Aslı hadi toparlanalım da hoca kulağımızın dibinde boş yapmasın."

*************

Dersten çıktık ve başım maksimum derecede ağrıyordu. Ağzıma ağrı kesici atmama rağmen bu ağrı geçmek bilmedi. Sonra alkol aldığımı hatırladım ve umarım ölmem diye düşündüm...

"Kızlar siz gidin bahçeye ben gelemeyeceğim. Uzanacağım biraz," deyip onlar gitti, bende yatağa attım kendimi.

Yatakhanede kimse yoktu. Bu güzel havada ne yapsınlar zaten burada doğru değil mi? Millet denize giriyor havuza giriyor tenis oynuyor Mine yatsın anca.

Aşırı -tabiri caizse- tuvaletim geldiğini farkettim ve üşengeçlikten gitmedim. Artık kesem patlayacak gibi olduğundan gitmek zorunda kaldım. Bizim yatakhanenin tuvaletine yürüdüm ve su sesi duydum. Biri duş alıyordu herhalde. Bu saatte neden alıyor ki? Duşa kabinin aşağısına baktım bir kızın ayakları bu kadar kalın olur muydu? Tuhafıma gitti. En iyisi kapıyı çalmaktı. Kapısını tıkladım. Tıklamamla suyun kapanıp kapının açılması bir oldu.

"Oha oha oha...sen ne arıyorsun burada hemen çık git!" Diye bağırdım. Bu kadarı da olmazdı be! Kızlar tuvaletinde duş alan bir adet bilin bakalım kim? Can Solmaz!

Onu görmemle birlikte gözlerimi kapamam refleks oldu.

"Sakin ol Mine, havlu var üstümde yine şanssız günündesin.." deyip sırıttı. Ulan neyin şanssızlığı aletini görünce çok mu şanslı olacağım?

"Sana hemen git dedim! Terbiyesizce konuşma sen sapığın tekisin burada banyo yaptığına göre! Pislik!"

"Güzelim bizim duş bozuk bebelerin katına çıkmaya tenezzül etmedim bende burada yaptım. Sapık falan değilim korkma. Aç gözlerini."

"Ya bak hala konuşuyorsun yürü yoksa hocaya şikayet edeceğim seni! Yaptığın bir suçtur farkında mısın?"

"Her suçta bir zevk vardır.."

Hala terbiyesizce konuşurken yanağına tokat atıp gittim oradan. Bu ne yüzsüzlük ve ne cinsel içerikli iğrençlik? Midem bulanıyor bu insandan midem! Dün böyle değildi bile! Güzelim dudağımı da öptü zaten pisliğin teki!

"Bu yaptığına bir gün pişman olacaksın Mine!"

Arkamdan zırvalarken sikime bile takmayıp uzaklaştım oradan. Altıma yapacaktım ve üst kata çıktım başka bir yatakhanenin tuvaletinde işedim. Oh dünya varmış!

Tekrar aşağıya indim yatağıma geçtim yatağın üstünde bir adet hap ve not vardı.

'Bu haptan iç hiç bir şeyin kalmaz :)' altta da 'Nefret ettiğin kişi'

Hapa baktım bildiğim bir haptı yoğun ağrı kesiciydi. E peki benim başımın ağrıdığını nerden biliyordu? Onu geçtim de ikizler burcu olduğunu anladım...yüzde yüz ikizler bu çocuk. Ani ruh değişimleriyle beni güldürüyor!

Saat 17.30 olunca daldığım uykudan uyandım. O kadar enerjiğim ki şuan! Gerçekten de işe yaradı bu hap.

Hemen bahçeye indim hala herkes denizde kulaç atıyor. Ama kim eksik? Deniz ve Seda yok. Kesin havuzdalardır diye düşündüm ve düşüncem beni yanıltmadı. Havuza gittim.

Seda şezlongda güneşlenirken Deniz yüzüyordu. Soyunma kabinine gittim ve bikinilerimi giydim. Çok şükür bu havuzun ayak değen yeri vardı.

Havuzun kenarına oturup ayaklarımı ilk başta sokmak için yeltenirken yanıma gelen erkek sesi duyuldu;

"Popondan bir parça alabilir miyim güzelim?"

"Sen ne diyo-"

Sözümü tamamlayamadan arkadan çocuğun yanağına gelen yumrukla suya düşmesi bir oldu. Burnundan kan gelmişti. Yumruk atan kişiye döndüğümde defalarca hayatımı kurtaran kişinin olduğunu farkettim.

"Ya ben ne diyeceğimi bilemiyorum...çok teşekkür ederim."

"Sorun değil..bu halde buralarda çok takılma en iyisi sen. Annesinin günden güne çalıştığı yer sanıyor burayı piç."

Tebessüm ettim ve giyinme kabinine doğru gittim çocuk korkudan çıkıp havuzdan hızlı adımlarla yürümüştü. Deniz hala şoktaydı ve bana 'Oha' dercesine bakıyordu.

Akşam olduğunda bugünün dedikodusunu yaptık ve gece 3 gibi uyuduk. Bu okulun dedikodusu bitmiyordu. Başta Can Solmaz üzere dilimizden düşmüyordu bu tarz insanlar. He tabi ki dedikodu alanımız yatakhane değil okulun terasıydı. O kadar güzeldi ki teras okulun nüfusu 200 kişi ama terasta 200 kişiye yetecek yer vardı o derece geniş ve kapsamlı bir yerdi. Ama herkesin sandığı gibi sandalye masa yoktu. Minderler vardı Armut da deniliyor arada bir. Ortasında da kütük vardı ve doğal ve nacizane bir ortam yaratılmıştı. Tabii ellerde biralar saat 3 olsa bile kalabalik ortam. Tıpkı plaj kafe gibiydi. Ders saatleri içinde alkol almak yasaktı. Okulda not tutuluyordu ve günde en fazla 2 bira alma hakkı vardı. O da daha fazla içip kafayı bulmamak için, sadece zevkine içmek için. Tabi bu biralar Amsterdam veya Tuborg değildi. Hafiflerden Corona ve Bomonti filtresizti. İnsanlar su niyetine içiyorlardı. Tıpkı Avrupai sisteme ayak uydurmak gibi. Sanırım İstanbul'un en Avrupai okulunda okuyorum...
Akşam saatlerinde bu teras tıklım tıklım oluyordu. Loş ışıklandırma ve müzik sesiyle bir başka oluyordu. Arada bir geç saatte haftanın 1 günü Dj Performansı oluyordu. Club tarzı...Bu da öğrenciler sıkılmasın diye güzel düşünülen bir sistem.
Burayı gerçekten sevmiştim.

Yaz OkuluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin