Medya : Yaz Okulu
" Kenara çekil."
Gözlerinin içine bakıp bir kaç adım geriledim. Ne yapacağı hakkında bir fikrim yokken ben bunu düşüne dura kapıya hızlı bir tekme attı. Tekmeyi geçirmesiyle iki saattir çekiştirdiğimiz kilitli kapı açıldı. Boşuna zaman kaybı işte! Tozlar havaya uçuşmasıyla birlikte ikimizde öksürdük kısa bir süre.
"Bunu düşünememiş miydin daha önce?"
"Sende düşünseydin söylerdin zaten. Tatava yapma."
"Belki bilerek söyleme-"
"Tamam sus çok konuşuyorsun yine Mine."
Kendini bir bok zannetmesi beni oldukça geriyordu. Sinirlerim tavan yaparken bir yandan da kasılıyordum.
İçeri yavaş yavaş adım atarken her tarafın tozlu oluşu beni rahatsız etmişti. Toza karşı hapşırmamak elde değildi.
"Erken geber."
"Ya ne pislik, fitne fesat insansın!"
Bana karşı kahkaha atarken ona kızgın bakışlarımı atıyordum. İnsan yoksunu!
Salon gibi bir yere doğru yürüdüğümüzde nedense ben önde olup, Can arkamdaydı. Kafamı sola çevirmemle çığlık atıp geriye doğru düşüyor sanmam bir oldu. Can beni tutmuştu. Onun kollarının arasında beni dans ederken eğilme hareketini yapan çiftler gibi tutuyordu. Gözlerimiz kenetlenmiş, o kadar yakındık ki nefeslerimiz birbirine karışırken sadece o toprak kahvesi parlayan gözlerine odaklanmıştım. Ağzım hafif aralıyken gözüm dudaklarına kayıyordu. Aynı şekilde onun da gözü benimkilere kaymasına nazaran kendimi toparlayıp kalktım aniden.
"Afedersin," sesimi kısık şekilde kullandığımda "Sorun yok," dedi. Belli ki ikimizde utanmıştık. Can Solmaz'ın utandığını da ilk defa görüyorum, hayret!
Gözümü kaydırırken başka yerlere bakmaya çalıştım. Eliyle ileriyi işaret edince yürümeye devam ettik. O an ki vücudunun sıcaklığını başka hiç bir yerde hissetmemiştim. Bu beni büyülüyordu. Hele ki o adını bilmediğim ama çok seksi ve hoş kokusu olan tanıdık, burna hitabe eden parfümü... Diyecek söz yok!
Duygulara kapılmışken kendimi dip bir kuyudaymış gibi çekip kurtardım. Bu pis evden bir an önce çıkmak için neler yapmazdım!
Arkadan gelen canlı bir sesle irkilmemiz bir oldu direk arkamıza ödümüz patlarcasına döndük.
"Gençler! Buldunuz mu bir şeyler ?"
Bu Asya'idi.
Bize tek kaşını imalı şekilde kaldırırken konuşmaya devam etti.
"Yoksa çifte kumruları yalnız mı bırakmalıydım ?"
Can'la refleks olarak birbirimize 2 saniye bakıp Asya'ya dönüp aynı anda her zaman ki gibi "Yok artık!" Diye sesimizi yükselttik. O sırada Deniz kahkaha patlatıyordu. Neresi komik ki bunun?
"Şey...işte bu evi gördük sadece."
Eve dikkatli bir şekilde bakarken telefonunu alıp fotoğrafını çekti. Biraz baktı fotoğrafa.
"Hımmm..bu lazım olabilir tamamdır. Bay bay."
Bu kız da çok tuhaftı. Herkes değişik, herkes farklı olmak zorunda herhalde.
Can'la yürüyüş yaparken daha insancıl hareket sergilemesini bekliyordum çünkü canım çok sıkılmıştı.
Dere kıyısı gibi bir yere geldiğimizde taşlara oturmaya karar verdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Okulu
Novela JuvenilHayat tesadüflerle dolu bir yerdir. Kader diye bir şey vardır ve siz ne yaparsanız yapın kader sizi bulacaktır. Kaderiniz ya iyi gelişir ya kötü gelişir. Ya mutlu yaşarsın ya sefil... Bu kitap, Mine ve Can'ın hayatı. Bu kitap, acı ve tatlının buruk...