BÖLÜM 37 - HASTANE

2.8K 119 40
                                    

"Saçmalama, bu olamaz"

Ömer'in sözünden sonra bana tiksindirici bakışlar attı. Onunla kardeş olmaya meraklı değildim ama bu gerçekten olamazdı. Biz kardeş olamazdık ve zaten olmamalıydık. Ona karşı istemsizce nefret beslerken olmamalıydı. Ömer bana doğru baktı ve;

"Annen seni sevmiyor Can! Boşuna anneni isteme. Annenin üvey oğlu olsam da beni seviyor! Çünkü senin baban orospu çocuğunun tekiydi. Her zaman da beni sevecekti, beni, beni, beni..."

Teneffüs ziliyle birinin beni dürtmesi bir oldu. "Hadi uyansana Can! İki saattir uyuyorsun," bu Mine'nin sesiydi. Hırçımla başımı yasladığım sıradan geriye doğru attım kendimi. Terlemiştim, hemde çok.

"İyi misin canım?" Mine'nin sorusuna aldırış etmeden derin nefes alışverişi oldu. "Ah iyiyim, rüyaymış," dedikten sonra elimin tersiyle alnımın terini sildim. "Noldu, ne rüyası gördün?"

"Boşver ya, saçma kabuslardan işte," dedikten sonra bunun bir kâbus olduğuna şükrettim. Gerçek olsaydı çok daha kötü şeyler yaşanırdı çünkü.

"Hadi gidelim eve," dediğimin ardından "2 derstir uyuyorsun ha," deyip sırıttı. O yüzden böyle bir malca rüya gördüm ya. Bu rüya gerçek olsaydı, kendimi boğaziçi köprüsünden aşağıya atardım herhalde.

Ders çıkışı bir kafeye gittik. Mine ve ben. Maria ve Liam'ın gidişi Mine'yi biraz üzmüştü. Ama yapacak birşey yoktu. Elinde sonunda gideceklerdi. Biraz rahatlamak için kahve içtim. Bu aralar kötüydüm ve kahve iyi gelmişti. Okulun stresi bir yandan etkiliyorken ailemi de düşünmek zorundaydım. Bu dört sene içerisinde onları bir başına bırakmamalıydım. Hepsi iyi geliyordu bana, Hira'yı şimdiden özlemiştim bile. Hayatıma bundan sonra böyle devam edecektim. Okul - ev, Ev - okul şeklinde ne kadar sıkıcı geçsede hayat bu. Ne zaman ne olacağı belli olmuyor. Beni her seferinde zorlayan, çaresizliklerimi güçlülüğe adayan ve hep nasihat öğreten bir hayat.

**********

Okul çıkışı Can'la arabaya bindik. Eve gidecektik. Bugün çok yorucu bir gündü baya yorulmuştum. Eve doğru gideceğimi sandığım anda Can yolu değiştirdi. Bir anda ne olduğunu anlamamıştım.

"Can, nereye?" dedim gülümseyerek. Bir süre bekledikten sonra cevap dahi gelmedi. "Can?" dedim tekrardan. Can yola odaklanmış ve sinirli bir hal almış yüzüyle arabayı sürüyordu.

Biraz daha ilerledikten sonra bir hastanenin önünde durdu. Arabayı otoparka yanaştırdı.

"Burada ne işimiz var?" dediğimde arabadan iniyorduk. Hala hiç bir fikrim yoktu. Acaba birşey falan mı oldu diye düşünürken aklımda binlerce soru vardı.

"Şu işi düzeltelim artık. Dimi ama?" dediğinde hiç birşey anlamamıştım. Ya ben maldım, yada o düzgün anlatamıyordu.

"Hangi iş Can? Şöyle şifreli konuşma," diyerek kükredim. Ne saçmalıyordu bu?

"Bekâret konusu diyorum Mine. Bekâretini o orospu çocukları elinden aldı. Bakire değilsin artık. Şimdi ise diktirmeye geldik. Yeterince açıklayıcı oldu mu?"

Dediği karşısında şok olmuştum. Ben bakire değildim ve o beni düşünmüştü. Çok mutlu olmuştum bu yüzden. Bir insanın hayatında yapamayacağı kadar tecavüze uğrayıp hamile kalan bir kızdım ben. Adım orospuya çıkan kızda bendim. Ama direndim herşey için. Herşeyin hayırlısı dedim. Bekaretimi isteyerek tek vereceğim kişi Can'dı. O da beni bakire istiyordu. Şimdi de bunun yüzünden diktircektim.

"Tamam, teşekkür ederim" diyerek içeriye girdik. Özel hastane olduğu için randevusuz kabul ediyorlardı. Çok sıra da yoktu. 5 dakika içinde odaya girdim.

Can'ın ağzından..

Tabiki de onu o şekilde bırakamazdım. Sonuçta benim de bir gururum var. Onunda masum bir kız olmasını isteyecektim. Namusuyla, tertemiz kalmasını. Ama asla ilk tanıdığım Mine, böyle değildi. Hayatını karartan pislikler yüzünden onun da psikolojisi bozulmuş, pskikolojik tavırlar sergileyip sunuyordu. Bunu bir tek ben anlayabiliyordum. Ne arkadaşı, ne ailesi. Sadece ben anlıyordum. Biri bana 'hayatını anlat' dese, sanırım ben en çok ondan bahsederim.

Bayadır bekledikten sonra doktorlar dışarı çıktı. "İşimiz bitti beyefendi, içeri girebilirsiniz," dediğinde gülümseyip hızlı adımlarla içeri girdim.

Altında hiç birşey yoktu, sadece beyaz bir örtü serilmişti. Üstündede kıyafeti duruyordu.

"Nasılsın?" dediğimde bana doğru döndü, "Kötü," dedi.

"Bir sorun mu var?" diyerek meraklandım ki kötü olması normaldi.

"Çok ağrıyor," dediğinde anlamıştım zaten. "Birşey olmaz, birazdan taburcu olacaksın, evde dinlenirsin,"

"Hiç birşey olmamış gibi konuşuyorsun, ki zaten yaşamadan anlamazsınız şu kadınları," deyip trip attı.

Şimdi ne demiştim ki ben böyle dedi o? Sanki kötü birşey dedim.

"Tamam, özür dilerim," dedim.

"Özür dileyince çok ezik duruyorsun Can," dedikten sonra "Özür dilemek eziklik değil, erdemliktir."

Bakakalmıştı. Özür dilemeyi eziklik sanan insanlara karşı sinir olurdum. Bu da böyle düşünüyordu. Meğerse eziklikle zerre ilgisi yoktu.

"İyi olduysan çıkalım mı?"

"Tamam gidebiliriz, sadece çok acıyor."

Kolundan tutup kaldırdım. Giyinmesine yardım ettim. Hemşireye de haber verdikten sonra doktor taburcu etti. Yavaşca dışarıya çıkıp arabaya bindik.

Eve geldiğimizde kucağıma alıp yatağa yatırdım. Umarım kızlığı düzelmiştir.

"Kendimi daha mutlu ve zayıflamış hissediyorum. Teşekkür ederim, düşündüğün için," dedi.

"Ne demek. Seni böyle bırakacak halim yoktu ya. Bekaretin öneminden dolayı değil, bozan kişi yüzünden. Elinde sonunda yaptıracaktım."

Gülümsedikten sonra yanına yattım. Bugünü de zor atlattık.

Tüm ışıkları kapattım ve uyku moduna geçiyordum ki, tıkırtılar geldi yan odadan. Direk ayağa kalktım ve diğer odaya yürümeye başladım. Hiç birşey yoktu. Tekrar yatağa yattım.

Saat gece 3 sıraları gözümü bir anda açtığımda karşımda bir adam belirdi. Elindeki bezi burnuma doğru getirirken ne olduğunu anlamadan gözlerim kapandı.

+30 Vote, +25 yoruma yeni bölüm gelir.

Seviyorum sizi 😍

Yaz OkuluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin