1.6

110K 8.7K 3.8K
                                    

Bölümün yarısı Tuğçe'den.

Tuğçe Erdem.

Alara ile maç öncesi sohbetimizi bölen şey Yunus'un bende kalan telefonunun çalmaya başlamasıydı. Kız arkadaşının arıyor olduğunu gördüğümde gözlerimi devirip oturduğumuz masadan kalktım. "Ben şu telefonu öküz abime götürüp geliyorum."

"Kim arıyor?" diye sordu Alara kafasını kaldırıp bana bakarak.

"Sevgilisi."

"Sen açsana, bende kalmış telefonu dersin." Kalktığım sandalyeyi masaya doğru ittirirken kafamı iki yana salladım. "Sesini bile duymaya tahammül edemiyorum o kızın. Hiç konuşamam."

Yunus bizi tanıştırdığı ilk gün anlamıştım o kızla yıldızlarımızın hiç barışmayacağını. Fazlasıyla burnu havada bir tipti. Bakışlarından benden pek hoşlanmadığını anlamıştım. İnsanlar bana nasıl gelirse benim de onlara o şekilde giden bir yapım vardı. O kız bana iyi niyetle gelmediği sürece ben de ona karşı iyi gitmeyecektim. Şu sıralar tek tesellim kızın Yunus'un yanındayken sorun yokmuş gibi davranıp bana iyi davranıyor olmasıydı.

Abimin üzülmesini ve ikimizin arasında kalmasını istemezdim.

Biraz ötede sohbet eden takım oyuncuları arasında bakışlarımı gezdirdim. Görünürde Yunus yoktu ortalıkta. Muhtemelen hâlâ soyunma odasındaydı. Adımlarımı oyuncuların olduğu tarafa yönlendirip Gökalp'in arkasına geldiğimde omzundan birkaç kez dürterek bana dönmesini sağladım. Hızlı bir şekilde bana doğru döndüğünde 'ne oldu' dercesine göz kırptı.

"Yunus nerede?"

"Soyunma odasında formasını giyiyordu en son."

Son birkaç saniyedir suskun olan telefon tekrar çalmaya başladığında gözlerimi devirip aramayı sessize aldım. "Telefonu bende kalmış da, onu vereceğim."

"Soyunma odasında yoksa terasa falan çıkmıştır Tayfunla beraber."

Onaylarcasına kafamı sallayıp yanından geçip gideceğim sırada bakışlarım yanağındaki hafiften belli olan ruj izine kaydı. Çok belirgin değildi, ben yakınında olduğum ve gözlerim fazlasıyla keskin olduğunu için fark etmiştim. Sırıtarak Gökalp'e doğru yaklaşıp parmaklarımın ucuyla ruj izini silmeye başladım.

"Salak, insan yanağını siler. Ben öpüldüm diye geziyorsun resmen ortalıkta." Bunu söylerken sesimi olabildiğince kısık çıkarmaya çalışmıştım. Takımdakiler duyarsa ve ağzına düşerse bin yıl bunun dalgasını geçip dururlardı.

"Öpülmedim," diye savunmaya geçti hemen. "Kızarmıştır."

"Tabii efendim."

Yanağını güzelce sildikten sonra geri çekildim. "Aptal aşık," diye mırıldanarak yanından ayrıldım.

Alara'ya söylediğimin aksine Gökalp'in hislerinden az çok haberim vardı. Gökalp de Alara'ya karşı boş değildi. Doğrudan gidip Alara'ya Gökalp seni seviyor diyebilirdim ancak bu doğru olmazdı. Daha yaşamadıkları tonla şey vardı. Bu zamana kadar birbirlerini hep arkadaş olarak görmüşlerdi ve birbirlerini sevdiklerini öğrenip bir anda sevgili olurlarsa affallayıp bir ilişkiyi yürütemeyebilirlerdi. Bir şeyler yaşayacaklarsa da bu ikisinin emeği ile olmalıydı.

Bana Alara'yı Gökalp'e karşı, Gökalp'i de Alara'ya karşı gazlamaktan başka bir şey düşmüyordu.

Soyunma odasının olduğu koridora girdiğimde her zamankinin aksine bir sessizlik beni karşılamıştı. Normalde takım soyunma odasında olur ve sesleri koridora kadar taşardı. Koridoru bitirip soyunma odasının kapısının önüne kadar geldiğimde elimdeki telefon yeniden çalmaya başlamıştı. Sinirle konuştum. "Müsait olsa açardı işte, neyini zorluyorsun ki?"

VOLEYBOLCU | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin