Bölümün bir kısmı Tuğçe'den bir kısmı Alara'dan.
Tuğçe Erdem.
"Kırmızı ruj sürdün mü, kırmızı ruj?"
Alara'nın sinirlerimi gerecek kadar alaylı çıkan sesiyle gözlerimi kapatıp derin bir nefes alırken ruj sürdüğüm için olduğundan daha dolgun gösteren dudaklarımı birbirine bastırdım. Yoldaydım, Tayfun'un konum olarak attığı yere gidiyordum ve son birkaç dakikadır Alara'nın imalarına maruz kalıyordum. Zamanında benim ona yaptıklarımı şimdi o bana yapıyordu ve ben bunun ne kadar sinir bozucu bir durum olduğunun yeni yeni farkına varıyordum. Veya söz konusu kişi Tayfun olduğu için böyleydim, ben de bilmiyordum.
Ve işin kötü yanı sinirlenemiyordum çünkü dudaklarımda gerçekten de kırmızı ruj vardı.
"Bak canım arkadaşım," dedim salağa anlatır gibi bir edayla. "Ben hep kırmızı ruj sürerim."
Bu doğruydu. Kırmızı ruj ve ben ayrılmaz ikili gibiydik.
Alara neşeli bir kahkaha attı telefonun diğer ucundan. "Sürdün yani?"
Gözlerimi devirme isteğiyle başa çıkmak zorunda kalmıştım. Kırmızı ruj bugüne özel bir şey değildi ki. Ben günlük hayatımda bunu sıkça sürerdim ve çevremdeki herkes de bunu bilirdi. "Ben kızılım farkında mısın? Kızıl saçlı birine en çok kırmızı ruj yakışır."
"Sen onu benim külahıma anlat," Bir şeylerle uğraştığından olsa gerek arkadan tıkır tıkır sesler geliyordu. "Ona kalırsa ben sarışınım, bana da kırmızı ruj yakışır ama ben sürmüyorum."
"Sür o zaman, tutan mı var?"
"Ay bir dakika," diyerek yükseldi. "Konuyu sapıttırma ve bana itiraf et. Görmesem bile tahmin ediyorum ama eminim ki sen bugün baya güzel bir şekilde hazırlandın. En iyi kombinini, en iyi saçını ve en iyi makyajını yaptın. Kırmızı ruj sadece bir ayrıntı." O an bakışlarım koskoca AVM'deki önünden geçtiğim bir kıyafet mağazasının camına kaydı ve kendimi inceleme isteği ile adımlarımı durdurdum.
Altımda kot şort vardı. Üstünde siyah ince askılı uçları şortun içine girecek bir crop ve cropun üstünde de kollarını yarısına kadar kıvırdığım oversize beyaz bir gömlek vardı. Gayet sıradan, dışarıda beş kişiden üçünde görülebilecek bir kombindi. Saçlarımın ön tutamlarından yarım bir topuz yapmış, dalgalı saçlarımın omuzlarımdan aşağıya dökülmesini sağlamıştım. Gözümde olması gereken siyah güneş gözlüğü AVM'nin içinde olduğum için kafama takılıydı. Oldukça sıradan görünüyordum, özel bir hazırlığa girmemiştim.
Böyle görünmesi de önemliydi benim için çünkü Tayfun ona güzel görünmek için özellikle hazırlanıp gelmişim diye düşünmesini istemiyordum. Alara en güzel kombinini, en güzel saçını yapmışsındır deyince bu yüzden durup kendimi incelemiştim, içime bir şüphe düşmüştü.
Saniyeler sonra Alara'ya cıkladım. "Şansına küs bebeğim, hiç de özenmemişim."
"Sen de haklısın tabii," Sesinden bile belliydi güldüğü. "Çuval giyip çıksan bile yakışacağı için."
"Kaşla göz arasında yine beni övdün ya helal olsun sana."
"Sana aşığım derken şaka yapmıyordum."
"Kızım sana Gökalp'i bırak, ikimiz evlenelim diyorum anlamıyorsun." dediğimde Alara yine kahkaha atmıştı. Ben de hafif bir kıkırtı ile gülerken Tayfun'un mesajda bahsettiği kafenin tam karşı tarafta olduğunu görünce içimde anlamsız bir kıpırtı oluşmuştu.
"Yazık Gökalp'e," demişti Alara. "Şimdi ondan ayrılırsam oturur ağlar. Biz seninle yasak aşk yaşayalım. Aşk-ı Memnu'daki gibi."
"Bihter benim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VOLEYBOLCU | Texting
Teen FictionAlara Yılmaz babasının başantrenörlüğünü yaptığı milli erkek voleybol takımının kaptanına aşık olur... '300423