3.1

93.8K 7.6K 2.7K
                                    

Umut Kaya - Mevsimler Geçerken

Tuğçe'ye gitme planım son anda aklıma gelen şeyle değişmiş, hiç aklımda olmayan yere yani maçın yapılacağı sahaya çevrilmişti yönüm. Bugün babamın gözüne görünmemeyi düşünüyordum ancak böyle nereye kadar gideceği belirsizliği zihnime düştüğünde babamın yanına gitmem ve onunla konuşmam gerektiğini fark etmiştim.

Babamın sinirinin geçmesi için ona yeterli süre vermiştim. Birkaç gün daha beklersek olaylar zaten yavaş yavaş konuşulmaktan vazgeçilecek ve babamla Gökalp'e torpil iddiası yapışacaktı. Kimsenin düşüncelerini değiştiremeyecektik.

O yüzden taksiden inerken bir yanım babamı göreceğim için gergindi ama bir yanım da rahattı çünkü biraz da olsa babamı yumuşatabileceğimi düşünüyordum. Arda bu maça kaptan olarak çıkarsa havasından geçilmezdi ve emindim ki kendini öne çıkarma adına yapacağı hamleler maçın seyrini değiştirip bizimkilere fazlası ile sayı kaybettirecekti.

Babamla konuşmam belki bir şeyler değiştirir umudu ile gelmiştim buraya kadar.

İçeriye girdiğimde ezbere bildiğim yolları hızlı bir şekilde yürümeye başladım. Koskoca binada babamı nerede bulacağımı bilemediğim için mecburen telefonumu çıkarmış ve babamı aramıştım. Ben açmayacağını düşünürken arama cevapladığında direkt nerede olduğunu sormuştum. Nerede olduğunu öğrenince aramayı sonlandırıp hemen yan tarafta kalan merdivenlere yöneldim ve ikişer üçerli adımlarla çıktım.

Babam terasta olduğunu söylemişti. Üç katı da dakikalar içerisinde çıkıp teras kata ulaştığımda dışarıya açılan kapının önünde birkaç saniyeliğine durmuş ve derin bir nefes almıştım. Kırmızı, demir kapıyı iterek açılmasını sağladım. Açılan kapı boşluğundan babamı terasın ortasındaki beyaz bir masanın yanında otururken görmüştüm. Kapının açılma sesinden olsa gerek kafasını geriye doğru atarak gelene bakmıştı.

Beni görünce bakışlarını üzerimde çok tutmadan önüne dönmüştü. Bana baktığı o kısacık an için düne kıyasla daha sakin olduğunu söyleyebilirdim.

Aslında babamdan çok utanıyordum. O fotoğraf başlı başına hoş değilken bir de bunu babam görmüştü. Annemden de utanıyordum aslında ama dün akşam onunla telefonda konuşmuştuk ve zaten babam bana kızgınken bir de kendi kızgınlığını üzerime yüklemek istemediğini söylemişti. Annem çok daha ılımlı davranmıştı.

Utancımı birkaç dakikalığına göz ardı etmem gerektiğine karar vererek babama doğru yürümeye başladım küçük ama sık adımlarla. Masanın yanına ulaştığımda babamın görüş açısına girebilmek adına önüne geçmiştim.

Bir anda konuya girmem ne kadar doğruydu bilmiyorum ama karşısında sessizce durmaya devam edersem utancım beni ele geçirecekti. Bu yüzden "Niye Arda?" diye sormuştum direkt.

Babam kollarını birbirine bağlamış bir şekilde arkamda kalan bir noktayı izlerken sorduğum soruyla beraber bakışları bana dönmüştü. Kaşları hafifçe çatıldı ve dudaklarını aralayarak cevap verdi. "Sen benim işime mi karışıyorsun Alara?"

"Hayır sadece neden Arda olduğunu sorguluyorum."

"Ben öyle uygun gördüm, öyle oldu."

"Ben bir antrenör değilim," dedim. Belki de benim düşünce biçimim yanlıştı bilmiyorum ama babamın bu kararı bana çok da profesyonelce gelmemişti. "Ama ben bile Arda gibi yedek kulübesinde bekleyen, vasat bir oyuncunun takım kaptanı olamayacağını biliyorum."

"Burada sorun Arda'nın kaptan olması mı Alara?" Sırtını sandalyeden ayırarak doğruldu babam. "Hep en önemsiz noktalara takılıyorsunuz farkında mısınız? Ha Arda'yı kaptan yapmışım ha gidip takımdan başka birisini yapmışım, ne fark eder? Asıl soruna odaklanın. Sizin yüzünüzden ben torpille ve mesleğimle sınanıyorum."

VOLEYBOLCU | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin