İyi okumalar <3
Aynı olay için üçüncü kez azar işitiyordum.
Arda'nın evine gittiğini öğrenen babam, Tuğçe ve Gökalp'in yaptığından eksik kalmayıp beni azarlamıştı. Nasılsa öğrenecek en azından benden öğrensin düşüncesiyle sabah kahvaltısında konuyu açmıştım. Sinirlenmiş ve kızmıştı nasıl böyle bir şeye kalkışırım diye. Günlük azar dozumu aldığımda masadan kalkmış ve odama çıkmıştım.
Gözlerim dolmuştu çünkü sinirlerim bozulmuştu. Yaptığımın doğru bir şey olduğunu savunduğum yoktu ama üç kişiden de çocuk gibi laf işittikten sonra artık sinirlerimin bozulmasına engel olamamıştım. Çok merak ediyordum, Arda kalkıştığı şeyi yapabilseydi de gelip bana kızacaklar mıydı sen nasıl onun evine gidersin diye?
Cüzdanımı ve telefonumu çantama yerleştirip omzuma astığımda odamdan çıkmıştım. Babamdan da bir ton laf yiyince dışarı çıkıp hava almak isteğiyle dolmuştum. Üstüme özensizce giydiğim kıyafetleri el yordamıyla düzeltirken önünden geçtiğim kardeşime ait olan odanın kapısı açıldı. Sevgili kardeşim Asel beni gördüğünde dudaklarını konuşmak için aralamıştı ki elimi kaldırarak onu susturdum.
"Hiç seninle uğraşamam yer cücesi."
"Odama gelir misin diyecektim." dedi.
"En son odana girdiğimde beni dövmüştün." dediğimde gülmemek için kendini zor tutar gibi bir ifadeyle elini dudaklarının üstüne kapatmıştı. Ve evet kardeşim bir psikopattı. Odasına girdiğim için beni dövmüşlüğü vardı gerçekten de. Benden sonra nasıl böyle bir ruh hastası çıkmıştı annemle babamdan hiç anlam veremiyordum.
"Girebilirsin abla." dediğinde gözlerim şüpheyle kısıldı.
"Emin misin?"
Kafasını sallayarak onayladı ve kapının önünde yana doğru kayıp içeri geçmem için bana yer açtı. Dövülme riskiyle temkinli adımlarla odasının içine girdim. Her tarafa dağılmış oyuncaklarına basmamaya özen gösterek ilerledim ve pembe örtülü yatağının üstüne oturdum. "Evet," diyerek bakışlarımı Asel'e çevirdim. "Neden odana çağırdın beni?"
"Sana bebeklerimden birini hediye etmek istiyorum," Oyuncak bebekleri için özel olarak alınan oyuncak evin önüne çöktü. Yerdeki ve evin içindeki bebeklerin hepsini kucağına toplarken aralarından seçmeye çalışır gibi bir hâli vardı. "Hangi dağda kurt öldü?" diye sordum.
Kafasını çevirip bana baktı. "O ne demek?"
Nasıl açıklayayım ki ben şimdi bunu?
"Boş ver. Nereden aklına geldi bir anda bana bebek hediye etmek?" Asel pek paylaşımcı bir çocuk değildi. Eşyaları ona özel olsun isterdi ve gittiği kreşteki arkadaşlarıyla bile paylaşmazdı. Ona bunun doğru olmadığını defalarca kez anlatsak da hep kendi istediğini yapmıştı, yapmaya devam ediyordu.
"Babam sana çok kızdı," dedi eline aldığı iki bebeği uzun uzun incelerken. Sonra onları diğerlerinden ayrı bir köşeye bırakıp ellerine farklı bebekler almıştı. "Ben gördüm, çok üzüldün sen."
Bu konu açıldığında annemle babam Asel'i odasına göndermişlerdi aslında fakat Asel böyle şeyleri köşelere gizlenip dinlemeyi çok severdi. "Sana oyuncaklarımdan hediye edersem mutlu olursun. Siz hep öyle derdiniz ya."
Biz ona telkinlerde bulunurken bir kulağından girip diğerinden çıktığını, iki dakika sonra unuttuğunu düşünürdük. Sandığımızın aksine hepsini aklında tutuyordu. İstemsizce gülümserken kafamı omzuma yatırarak bebeklerinin arasından bana vereceği bebeği seçmeye çalışan kardeşimi izlemeye koyuldum. Bütün bebekleri elemiş en sonunda kızıl saçlı bir tanesini aldığı gibi ayaklanıp yatağa, tam yanıma, oturmuş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VOLEYBOLCU | Texting
Teen FictionAlara Yılmaz babasının başantrenörlüğünü yaptığı milli erkek voleybol takımının kaptanına aşık olur... '300423