5.3

58.7K 4.5K 2.2K
                                    

Boa - Duvet

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Boa - Duvet

İki ay sonra.

İngiltere'deki bir ayımız dolmuştu.

Yeni bir ülkeye uyum sağlamak sandığımdan daha zordu. Daha önce ailemle birlikte yurtdışına çıkmışlığım çok vardı ancak en fazla iki hafta tatil yapıp geri dönmüştük her seferinde. Bir tatil olduğunun bilinciyle orada bulunmakla belli bir süre kalıcı bulunmak bir değildi. Zorlasa da güzeldi ama. Yeni insanlarla, yeni kültürlerle tanışmak güzeldi.

Okulum çok güzeldi. Hem mimari açıdan hem eğitim açısından en güzel okullardan birindeydim. Burslu olmadığım için biraz cep yakacak bir para ödüyorduk ancak babam bunun sorun olmadığını söylemişti. Benim eğitimim için cebindeki son paraya kadar dökebilirmiş.

Okuldan birkaç arkadaş edinmiştim fakat tabii ki hiçbiri Türkiye'dekilerin yerini tutmuyordu. Bu kadar kısa sürede tutması imkansızdı zaten. Her akşam Tuğçeyle görüntülü konuşuyorduk. Her ne kadar Gökalp konuşmamızı baltalamaya çalışsa da...

Genel olarak mutluydum son bir ayımdan yana.

Tabii bunun en büyük etkisi Gökalp'in yanımda olmasıydı. Diğer türlü buraya uyum sağlayana kadar tek başıma epey zorluk çekerdim. Okuldan çıkıp eve gittiğimde beni kollarının arasına alıp rahatlatan bir sevgilim olması güzel hissetmemi sağlıyordu.

Şimdi yine okulumdan çıkmış, metroya binmiş ve evin olduğu semtte inmiş eve doğru yürüyordum. Sonbaharın etkisiyle yerler sararmış yapraklarla doluydu. Siyah parlak botlarımla her bastığımda çıkan ve kulağıma dolan ses hoşuma gidiyordu.

Tanıdık bina görüş açıma girdiğinde cebimden anahtarı çıkarıp dış kapının kilidini açtım. İki katlı binanın ikinci katına merdivenlerle çıktığımda kapı daha benim çalmama kalmadan Gökalp tarafından açılmıştı. "İşte," dedi coşkulu bir sesle, beni görünce. "Doğdu güneşim."

Geniş bir gülümsemeyle aramızdaki birkaç adımı kapatırken eğilerek botlarımın fermuarını indirmeye başlamıştım. "Kapıda bekleyecek kadar mı özledin beni?"

"Tabii kızım," dedi. "Sabahın sekizinde çıktın gittin, sekiz saat geçti."

Haftada sadece bir günüm bu kadar yoğun oluyordu. Diğer günler daha rahattım, genelde birkaç saatlik dersim oluyordu.

"Okul işte." demiştim botlarımı çıkarıp içeri geçerken.

Üstümdeki kabanı çıkaracağım esnada Gökalp ellerini omuzlarıma bastırarak bana engel oldu ve yüzüme doğru eğildi. "Hiç üstünü soyma, dışarı çıkacağız." demesinin ardından dudaklarıma hızlı bir öpücük bırakıp geri çekilmişti.

"Dışarı mı? Nereye gidiyoruz?"

Bana cevap vermeden benden ayrılıp mutfağa ilerlediğinde merakla peşine takılmıştım. Kitap dolu çantamı omzumdan sıyırıp bir kenara bırakırken mutfak masasının üstündeki piknik sepetiyle bakışlarım Gökalp'e çevrilmiş, kaşlarım şaşkınlıkla havalanmıştı. "Bizim piknik sepetimiz mi var?"

VOLEYBOLCU | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin