4.5

61K 5.5K 1.1K
                                    

İyi okumalar <3

"Gerçekten aklım almıyor Alara, sen oraya bize haber vermeden tek başına nasıl gidebilirsin?"

Arda'nın evinden çıkmıştık, hastaneye gelmiştik şimdiyse asansördeydik ve Tuğçe'nin söylenmeleri hâlâ bitmemişti. Her iki cümlede bir aptallığımı yüzüme vuruyordu. O böyle konuştukça ben kendimi daha berbat hissediyordum. Mantıklı düşünebildiğim bir anda olsaydım kafama estiği gibi Arda'nın evine gitmezdim ancak o an tek istediğim bir şekilde bu yaşananların hıncını Arda'dan çıkarmaktı.

"Ya biz gelmeseydik ne olacaktı?" Gözlerini yüzüme sabitlemiş bana dik dik bakıyordu. Bakışlarının altında eziliyordum resmen ve gözlerim Tuğçe dışında her yerde geziniyordu. "Yaşanacakları düşünebiliyor musun Alara?"

"Tamam," diyerek araya girdi Tayfun. "Sen de daha fazla gitme kızın üstüne. O da korkmuş baksana, yüzünden belli."

Nasıl bir hâldeydim bilmiyordum ama korktuğum kesindi ve Tuğçe de söylenip durdukça korkum azalmak şöyle dursun, Arda'nın evinden çıkalı neredeyse bir saat olmasına rağmen daha da artıyordu.

"Üzerine gidiyorum ki bir daha böyle salaklıklar yapmaya kalkışmasın, akıllansın. Her zaman bugünkü kadar şanslı olacak diye bir şey yok çünkü."

"Benim suçum mu Arda'nın öyle bir şeyi yapmayı aklından geçirmesi?"

"Ben seni suçladım mı Alara?" Bu esnada asansör durmuş ve kapısı açılmıştı. Üçümüz beraber asansörden inerken Tuğçe konuşmaya devam etti. "Farkındaysan neden gittiğini bile sorgulamadım çünkü seni anlıyorum ve sen yapmasaydın bunu ben yapardım. Ama öyle bir psikopatın evine tek başıma gitmeye kalkışmazdım. Yanımda mutlaka biri olurdu. Sana kızdığım nokta bu, sen tek başına kalkıştın bu işe."

"Doğru düzgün düşünemedim o an."

"Farkındayım. Tekrar böyle bir hataya düşme diye üzerine geliyorum senin. Kötülüğünü düşündüğümden değil." Sesi artık daha ılımlıydı ve az önceki gibi suçlarcasına çıkmıyordu. Bağırmıyordu da.

Koridorda aynı anda durup birbirimize döndüğümüzde Tuğçe bakışlarıyla yüzümü taramış, hemen ardından omuzlarını düşürerek "Gel buraya salak kız." demiş ve kollarını bedenime sarmıştı. Tuğçe'ye sıkıca sarılırken bu gece yaşananları zihnimden def etmeye çalışıyordum. Belki başta ben de Arda'ya karşı ağır konuşmuştum, ailesini işin içine katmıştım ama devamında kalkıştığı o iğrenç eylemden sonra kendimi bu konuda asla suçlamamaya karar vermiştim. Sütten çıkmış ak kaşık olmasam da en azından onun kadar kötü birisi değildim.

Tuğçeyle birbirimizden ayrıldığımızda gözlerim koridorun sonunda kalan odaya doğru çevrildi. Biz sarılırken yanımızdan ayrılan Tayfun'u ve başından beri burada olan Yunus'u babamla konuşurken görünce babamın hangi ara olaydan haberi olduğunu merak etmiştim. Tuğçe kafamdaki soru işaretlerini hissetmiş gibi "Yunus haber verdi," demişti. "Takımın antrenörü olarak oyuncusunun durumundan ilk haberdar olması gereken kişilerden biri."

O sırada benim aklıma bile gelmemişti babama haber vermek.

Tuğçeyle beraber babamlara doğru ilerledik hızlı adımlarla. Adım seslerini duyunca babam yüzünü çevirip bize bakmıştı. Kaşları çatıktı, gözleri sinirini açıkça belli ediyordu. Arda'yı öğrenmiş miydi bilmem ama bu bakışlara bakılırsa hiç hoş şeyler öğrenmediği ortadaydı.

"Bu hâlin ne senin?" dedi babam beni kısa süreli bir süzmenin ardından.

Kafamı eğerek üstümü başımı inceleme ihtiyacı hissettim. Gündüz özene özene giydiğim elbisem kırış kırış olmuştu. Yeni yıkanmış da hiç ütü vurmadan giymişim gibi görünüyordu. Saçlarımı göremiyordum ama su dalgası yaptığım buklelerin birbirine girdiğini hissedebiliyordum. Saçlarım resmen kafamda bir ağırlık yapıyordu. Makyajım çoktan dağılmış olmalıydı. Kelimenin tam anlamıyla berbat görünüyor olmalıydım.

VOLEYBOLCU | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin