Bölüm geciktiği için üzgünüm, yazmaya vakit bulamadım hiç.
İyi okumalar <3Neredeyse üç saat süren bir uçak yolculuğunun bitimiyle havalimanına girmiş, bavullarımızın bize ulaşmasını bekliyorduk Tuğçeyle beraber. Üç günlük diye gittiğimiz İngiltere tatili Tuğçe'nin geri dönmek istememesiyle sekiz gün sürmüştü. Tuğçe'ye kalsa birkaç hafta daha kalırdı ama İngiltere'ye kalıcı yerleşmesinden korkan annesi sana para göndermeyiz diye tehdit edince ve Tuğçe'deki paralar suyunu çekince dönmeye karar vermiştik.
Zira Tuğçe gerçekten İngiltere'ye kalıcı yerleşmeyi istiyor gibi duruyordu. Oturmuş vizem bitmeden nasıl oturum izni alabilirim planları kuruyordu günlerdir.
Neyse ki onu tekrar Türkiye sınırları içerisine sokabilmiştik.
"Getirmeyecektiniz beni oradan," diye söylendi bavulunu, dönen kısımdan alırken. "Ben tam bir London Girl'üm. Ruhuma ters Türkiye'de bulunmak anlıyor musun?"
Ben de kendi bavulumu alırken bıkkınlıkla konuştum. "İngiltere'de en fazla bir ay yapabilirsin Tuğçe."
"Kalıcı yerleşmeyi düşünüyorum ne bir ayı?"
"Sen orada yapamazsın." Tuğçe'yi biraz olsun tanıyorsam, ki tanıyordum, İngiltere'de kalıcı yapamayacağını biliyordum.
Alaycıl bir tavırla "Bana yapamazsın de ve otur izle bebeğim." dediğinde gülerek gözlerimi devirdim. Bakışlarım biraz ilerideki Gökalp'in yeşilleri ile kesiştiğinde elimdeki bavulu umursamadan adımlarımı hızlandırdım. Tuğçe'nin homurdanmalarını duymamazlıktan gelerek Gökalp'e doğru ilerlemeye devam ettim.
Hâlâ alçıda olan koluna gözlerim takıldı ve istemsizce iç çektim. Az kalmıştı çıkmasına ancak çıktığında da hemen eskisi gibi kullanamayacaktı kolunu. Gökalp, alçı sürekli kolunu kaşındırdığı için bir an önce çıkması için gün sayıyordu.
Yanına ulaştığımda hızla kollarımı boynuna dolarken birkaç adım arkasında kalan Yunus'u ve Tayfun'u yeni fark ediyordum. Yunus kardeşini görür görmez homurdanarak "Alara bunu niye getirdin?" diye söylenmişti. "Bıraksaydın ya bir çöp kenarına."
Göremesem de Tuğçe'nin gözlerini kıstığına, ters ters Yunus'a baktığına emindim. "Gelmeyecektim zaten, param bitti."
"İsteseydin ya canım kardeşim. Gelmemen için tüm banka hesabımı boşaltırdım."
Gökalp'in dudaklarını boynumda hissettiğimde dikkatimi onlardan alıp benimkine verdim. İngiltere'de kalışımızın uzadığı her bir gün için benim ayrı Tuğçe'nin ayrı başının etini yemişti. Döndüğümüzde Tuğçe'yi döveceğini iddia etmişti ama Tuğçe onunla dalga geçmişti.
"Nerede o Tuğçe?" dedi yüzünü boynumdan ayırdığında. "Sürgün edeceğim onu İngiltere'ye."
Bir kolunu belimden çekmeden kafasını yana çevirerek kuzenine baktığında gülmeden edemedim. "Lütfen," dedi Tuğçe hevesle. "Birisi bunu benim için yapsın."
Gökalp'in kaşları çatılırken kendi içinde bir şeyler düşünmüş olacak ki "Yok," dedi fikrinden bir anda vazgeçerek. "Şimdi sen İngiltere'de başımıza bela olursun. Seni doğuya süreceğim."
"Aynen kardeşim," dedi Tayfun. "Sen kızın babasını ikna ettin, İngiltere'ye gittin de Tuğçe'nin size bela olması kaldı."
"İkna etmekte ne var? Alara'nın babası gayet modern düşünceli bir insan. Eminim onay vereceğine." diyen Gökalp'in bile bu dediğine inanmadığı sesinden açıkça belli ediyordu kendini. Dördümüz de Gökalp'e ciddi misin dercesine bakarken Gökalp bakışlarını tek tek hepimizde gezdirdi. "Ne var lan? Görürsünüz, adam modern zihniyetiyle hepinizi şaşırtacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VOLEYBOLCU | Texting
Teen FictionAlara Yılmaz babasının başantrenörlüğünü yaptığı milli erkek voleybol takımının kaptanına aşık olur... '300423