"Yolda da maç izlemezsin Alara ya."
Tuğçe'nin hayıflanmasını duyduğumda ona omuzlarımı silkerek karşılık vermiştim. Günleri karıştırdığım için yarın olduğunu sandığım maç bugündü ve Foça'ya doğru yolda olduğumuz için ancak telefondan izleyebiliyordum. Maçı yayınlayan kanalın yayınını açmış, dakikalardır yolunu izlemek ve Tuğçe ile konuşmak yerine bunu izliyordum.
"Yoo," diye cevap verdim Tuğçe'ye. "İzlerim, hatta bak izliyorum." Telefonumu havaya kaldırarak Tuğçe'ye doğru döndürdüğümde kısa süreliğine bakışlarını yoldan ayırmış ve bana çevirmişti. Daha sonra kafasını iki yana sallayarak önüne dönmüştü.
"Aynı anda hem aşka heveslendirip hem de aşktan nasıl soğutabiliyorsun insanı gerçekten anlamıyorum."
Tuğçe böyle vıcık vıcık ilişkilerden hiç haz etmezdi. Bizim ilişkimiz vıcık vıcık olmasa da sürekli birbirimizi aramamız, mesajlar atmamız onun ilişki anlayışına çok hitap etmiyordu.
"Ben seni aşık olunca göreceğim," dediğim esnada Gökalp takım arkadaşının ona gönderdiği topa vurmak için zıplamış ve sert bir smaç basmıştı. Ne kadar sert bir şekilde vurduğu kameradan bile belliydi ama karşı taraftaki oyuncu topa alttan tek yumruğuyla vurup kurtarmıştı. "Of be!" diye yükseldim aniden. "O smaçı nasıl kurtarabilirsin ki?"
"Ani ani yükselme!" diye uyardı Tuğçe beni. Bugün üçüncü uyarışı falan olmalıydı. "Senin yüzünden kaza yapacağız göreceksin."
"Özür dilerim." dedim hemen suçlu bir çocuk gibi boyun eğerek. Bu hareketimle Tuğçe'nin ciddiyetinin dağılması en fazla üç saniye sürmüştü. Gülerek yola doğru dönmüş ve gaza basmıştı.
"On dakika," dedi arkamızdan bir ses. "Sadece on dakika kestirmek istemiştim, çenenizi kapalı tutmayı neden beceremiyorsunuz?" Esin gözündeki uyku bandını kafasına doğru sıyırırken koltukta doğruldu ve oturur pozisyona geldi. "Zaten sıcaktan eriyip havaya karışmak üzereyim. Sinirlerim çok gergin."
Yaz gerginliği... Seni en iyi ben anlarım Esin.
"Uyuma sen de," Tuğçe'nin dahiyane fikriyle Esin gözlerini devirmişti.
"Bütün gece uyuyamadım. Neden biliyor musun? Geri zekâlı sivrisineğin teki evde başka insan kalmamış gibi beni bulduğu ve her yerimi ısırıp kaşıntılar içerisinde işkence çekmeme sebep olduğu için. Hem uykusuzum hem hava çok sıcak hem de çok gergin bir insanım. Şurada on dakika uyumak istedim ona da izin vermediniz, gerçekten biriyle kavga etsem anca geçer bu sinirim."
O kadar hızlı ve ardı ardına konuşmuştu ki daha başında ne demek istediğini anlayamadan başka bir kısma geçmişti. En sonunda konuşmasını bitirdiğinde nefes nefese kalmış bir şekilde bakışlarını ikimizin üstünde gezdirmeye başladı. "Anladınız mı? Bugün bulaşmak isteyeceğiniz en son insan ben olabilirim."
Tuğçe camları açtığımız için dakikalar öncesinde kapattığımız klimayı açtı ve yolun bomboş olmasını fırsat bilerek Esin'e doğru döndü. "Klimayı açtım, ses yapmıyoruz artık uyuyabilirsin." Tuğçe'nin bile sesinin uysal bir şekilde çıktığını duyduğumda neredeyse kahkaha atacaktım ama çatık kaşlarıyla bizi izleyen Esin yüzünden gülüşümü içimde tutmak zorunda kalmıştım.
Esin çatık kaşlarını düzeltti ve az önce hararetli bir şekilde konuşan kendisi değilmiş gibi sevimli bir gülümseme sundu bize. "Teşekkür ederim."
Uyku bandını gözlerine indirip uyuma pozisyonuna geri döndüğünde Tuğçeyle göz göze gelmiştik. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdığımı fark ettiğinde "Bu kızla ben bile başa çıkamıyorum," demişti. "Allah Gökalp'e sabır versin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VOLEYBOLCU | Texting
Teen FictionAlara Yılmaz babasının başantrenörlüğünü yaptığı milli erkek voleybol takımının kaptanına aşık olur... '300423