46.BÖLÜM

3.1K 172 382
                                    

Canlar güzel beğenilerinizi eksik etmeyin. Şimdi bir sınır koymadım. Zira benim okuyucularımın isteyince başaramadığı hiç bir şey yok. Bunu hep beraber görmüş olduk. 

Ama yorum sınırını 300 yapalım da diğer yorum yapmayan arkadaşlar da güzide yorumlarını bizden eksik etmesin. Onların da görüş ve önerilerini merak ediyorum. 

Sizleri çok seviyorum iyi okumalar diliyorum.

Bu arada kitabım adını ve tanıtım kısmını değiştirdim sizce nasıl olmuş?

Armani Valerio:

''Seni sürekli uyarmaktan yoruldum Cihangir. '' Dedim dişlerimi sıkarak. Adım adım yaklaşıp tam karşısında durduğumda güçlükle başını kaldırıp morarmış gözler ile bakmaya çalıştı. ''Beni bir türlü dinlemedin. Ailemden uzak dur işimden uzak dur dedim ama sen her defasında karşıma çıktın. '' Ağzından sadece acı inlemeler dökülürken kanlı bir tükürük savurdu yere ve ardından.

''S.. Sen... Bunun... Be.. bedelini ağır ödeyeceksin. ''Dedi. Yüzümde sinsi bir gülümseme oluşurken alnındaki saçlarını kavrayıp geriye doğru çektim. Acı bir inleme dökülürken dudaklarından eserime göz gezdirdim. Patlamış kaş ve oradan akan kanın gözlerine dolması. Morarmış ve hatta siyaha çalan gözler. Çenesine aldığı darbeler ile muhtemelen kırılmış dişlerinden akan kanların salyası ile buluşup ağzına sığamayıp akması. Buna ek daha vücuduna yediği sayısız yumruk ve tekme.

''Bu halde bile büyük erkeği mi oynamak istiyorsun. '' Dedim ve saçlarını daha sert çekerek yüzüne baktım. İşte şimdi öfkem biraz olsun hafiflemişti. Onu tek başıma getirdiğim bu hal ile gurur duyuyordum. Anna nın hatırı için çok sabretmiştim ama artık sabrımın sonundaydım.

Onu restoranda görmek, üstüne Anna yı incelemesi, ve tüm bunlara ek işlerime koymaya çalıştığı taşlar. Ve tabi en önemlisi Luca denen adamı başıma sarması. 

Anna yı restoranda  bıraktıktan sonra Cihangir in peşine takılmıştık. Uygun bir yerde önünü kestiğimizde dakikalar içinde paket etmiştik.

İçimdeki öfke onun bu halini gördükçe büyük bir zevke dönüşmüştü. Son kez saçlarını iyice çekip doğruldum ve onun diz çökmüş vaziyette durduğu yerin tam karşısındaki sandalyeye oturdum. Cebimden çıkardığım sigaramı yakıp derin bir nefes çektim içime. Kulaklarımdaki uğultular ve öfkem sonunda bedenimi yavaş yavaş terk ediyordu.

 Bedenimi biraz dinlediğimde sağ kolum sürekli yumruk atmaktan ağrımıştı  ve yorulmuştum bunu ancak oturunca fark edebilmiştim. Bir kaç dakika Onu izledikten sonra  hırsımı da aldığıma göre artık sorularıma geçebilirdim.

''Kimber... Luca Kimber ile görüşme kararını kim aldı. '' Dedim sakince.

''...''

'' Cihangir sorduğum sorulara cevap vermen senin beden sağlığın için gerçekten çok önemli. Şimdi Luca ile kim görüştü.?'' Dedim ve derin bir nefes çektiğim sigara dumanı ile eğilip Cihangir e yaklaştım. Soruma karşılık yüzünde histerik bir gülümseme oluştu ve ağzında biriken kanı yere tükürerek.

''Ne fark eder... K... Köpek... Köpek gibi korkuyorsun ondan. '' Kurduğu cümle ne büyük cesaret göstergesiydi öyle.

'' Korkmak... Ahh Cihangir o kadar göreceli bir şeyden bahsediyorsun ki. '' Dedim ve bitmeye yüz tutan sigaramı Cihangire doğrultup.

''Korkuyorum evet... Neden biliyor musun.?'' Dedim ve elimdeki sigaranın yanan kısmını Cihangir in boynuna bastım. Acı ile irkilirken her ne kadar kaçmak istese de bağlı olduğu zincirler onu engelliyordu. İşte bu çaresizliğin en güzel resmiydi. Sönen sigaramı bir köşeye attıktan sonra. ''Luca nın kız kardeşi adamlarımı öldürüp evime girdi. Anna nın tam dibine... Karımın... Hamile karımın dibine kadar o kaltak girdi... Sadece bir an Cihangir... Sadece bir an ve üç kişinin ölümü. '' Dedim  geri çekilip gerginlikle bir sigara daha yakıp konuşmama devam ettim. '' Ölecek birine açık konuşmak her zaman sevdiğim bir şeydir. Ne de olsa söylediklerim onunla yok olup gidecekti.

Son Bir Umut (İtalyan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin