Bölüm 46: Öpücük

3.7K 365 1.6K
                                    




Merhaba fıstıklar! Uzun bir aradan sonra beraberiz. Çok fazla uzatmadan, kahvelerinizi hazırlayın, ışıklarınızı kapatın ve kendinizi bana bırakınnn. Bölümü GECE okumanızı tavsiye ediyorum.

Derin bir soluk eşliğinde keyifli okumalar efenimmm!!!

       *

''Biraz daha allık.''

Jimin bunu söylediğinde fırçanın yumuşak kılları beyaz yanağından bir kat daha geçti. Başının etrafında dolanan hizmetliler ordusu ve dışarıdaki gri hava yüzünden açılmış loş ışıklar onun sabrını sınamakla birlikte bağırıp çağırmasına da ramak kalmıştı. Üstüne üstlük saçını düzleştiren kuaför ile makyajını yapan kadın arasında belli belirsiz bir husumet olduğu açıktı, kadın, bir hamle yapacağı vakit Jimin'in saçları adam tarafından çekiştiriliyor ve böylece yüzü kadından uzaklaşıyordu.

Ah, bir de üç bininci katın geçildiği sevgili tırnakları vardı. Kadının, ona plastik bir bebek muamelesi uygulamasından sıkılmıştı. İşini özenli yapsa da Jimin gibi sabırsız biri için aşırı yavaştı, bu da onun gözünde yaptığı işi değersiz kılıyor, kızıllıda da uzun tırnaklarını yüzüne geçirme isteği uyandırıyordu.

''Yeter!'' diye bağırdı en sonunda. Sessizlikle sürülen kavgaları Jimin'in isyanıyla durmuş, anlamadıklarını gösteren bakışlar onun üzerinde dolanmıştı. Jimin, emrini ikinci kere söylemesi gerektiğini anladığında iyice sinirlendi, hışımla elini kadından çekti ve önünde oturduğu aynadan hepsine bakarak konuştu. ''Çıkın!''

Bakışlar Min Ji'ye döndü.

Elinde kuru kayısıyla yatağın önündeki gri pufta oturan Min Ji, omuz silkti ve kaşlarıyla kapıyı işaret etti. Görevlilerin hepsi teker teker odadan ayrılırken Jimin, kadına doğru döndü.

Min Ji, sevgili patronunun birazdan ona patlayacağını öfkeyle soluyan nefesinden anlamıştı.

''Nereden buldun bu beceriksizleri?!'' diye başladı sözlerine. Min Ji'nin ona bir cevap vermesine izin vermeden hışımla ayağa kalktı ve elini beline bağlayarak pencerenin önünde tur attı. ''Birisi üç bin saat tırnağımla oyalanır, birisi adamakıllı fön çekemez, ha bir de makyajımın içine çomak sokar! Mahalle kuaförü mü bunlar ya?!''

Min Ji, patronuna cevap vermeden önce çukur kaseden bir kuru kayısı daha aldı, Jimin, onun çiğnemesini beklerken çıldırmanın eşiğindeydi. ''Bana bak, delirmem için mi yapıyorsun sen bunları?!''

''Hayır, efendim.'' diye başladı sözlerine Min Ji. Parmakları arasında yarısı yenmiş kayısıyı sıktı, yumuşak iç hafifçe dışarıya doğru çıktı. ''Bunların hiçbirini benim değil, kralın hazırladığını biliyorsunuz.''

Eh, mutlu mesut kahvaltılarını yapan çiftin aşk yuvalarına bir orduyla gelince mutluluklarını biraz (?) batırmış olabilirdi. Efendisinin şaşkın bakışlarını ve elinde kraldan gelen mektuba nasıl endişeyle baktığı hala aklının ucundaydı sonuçta. Üstelik mektubu okuduğunda düzleşen dudakları yüzünden Bay Jeon bir şeylerin ters gittiğini anlamış ve efendisinin düşünceli tavrından yararlanarak mektubu hışımla kendisine çekmişti. Jimin, mektubu geri almayı başardığında ise Bay Jeon'la çalışma odasına geçmiş ve hararetli tartışmaları yemek odalarına kadar yükselmişti.

''Konuşma Min Ji!'' Jimin, suçlu olanın Min Ji olmadığını bilmesine rağmen ona çıkışmadan edemedi. Hoş, ortada da bir suç değil görev vardı.

Kral tarafından ayarlanmış Eric'le bir akşam yemeği.

Sinirle homurdandı ve üzerini saran deri elbiseyi öfkeyle çekiştirdi. Bunu yapınca kısa olan elbise, sağ tarafında bulunan yırtmacı iyice açılmış, kasıklarına kadar açılarak mor tangasının çizgisini ortaya çıkarmıştı. ''Hay, sıçayım! Herif içime giyeceğim dona kadar nasıl gönderebilir?!''

Bitches and Riches Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin