Bölüm 34: Şeytan

18K 1.1K 2.4K
                                    

Ben 8071 kelime ile aranıza geri döndüm merhabalar! 200k olmuşuz İ-NA-NA-MI-YOR-UM! Bu rakamlar benim için bir hayalden öte başka bir şey değildi! 10k'yı geçsem, küçük bir okuyucu kitlem olsa bana yeter diyordum...

Her neyse daha fazla söze tutmadan uyarılarımı ve bölüm şarkısını paylaşıp sizi bölümle baş başa bırakacağım!

Dikkat! Bu bölüm hassas içerik bulunmaktadır! Yaşı küçük olanların okumaması önerilir! (İtalik yazıyı atlayarak devam edebilirsiniz.)

Bölüm şarkısı: Blueneck - Lilitu

Herkese keyifli okumalar.
*

Soğuk.

Jimin iliklerine kadar hissettiği soğukla önündeki ormanlık alana bakarken buraya nasıl veya neden geldiğini hatırlamıyordu. O an aklından geçen tek şey, üzerine hafif hafif kar taneleri düşerken sadece altındaki siyah kiloduyla dışarı çıkacak kadar delirdiğini düşünmüş olmasıydı.

Kollarını önünde buluşturdu, titrek nefesini dışarıya doğru verirken çıplak vücudunu ısıtmaya çalıştı.

Etraf, ölümünü bekleyen yaşlı bir adam kadar sessizdi ancak bunun kısa süreceği belliydi. Azrail, sinsi adımlarla yaşlı adamın oturan bedenine yaklaşıyordu.

İçine düşen ürpertiyle titredi Jimin. Bakışlarını tıpkı saf saf etrafına bakınan yavru bir ceylan gibi gezdirdi. İrisleri, önündeki korunun ürkünç sessizliği yüzünden kaygılı bir şekilde gidip geliyordu.

Karganın rahatsız edici ötüşü korulukta yankılandığında irkildi Jimin, adımlarını geriye atmak istese de çıplak ayakları tıpkı bileklerine prangalar geçirilmiş gibi kilitlenmişti. Kalbi endişeyle attı, her ne kadar panik yapmak istemese de aslında oldukça dengesiz hareket ediyor; ayağını kurtarmak için çırpınıyordu adeta.

Şimdi karganın ötüşü daha yakındaydı, ayaklarını kardan bir türlü kurtaramadığı için yorgun nefesini dışarı verdi; sıcak nefesi buluştuğu soğuk havayla buhar oldu ve Jimin'in gözleri önünde uçup gitti.

Ayaklarıyla uğraşan kolları bitkince iki yanına düştü ve bakışlarını tıpkı ona yemeğiymiş gibi bakan kargayla birleştirdi. Karga, yapraklarında karlar birikmiş ağacın dalına tünediği gibi zeytin gözlerini Jimin'in üzerinden ayırmıyor; ölmesini beklediğini gösterircesine sabırsızca dalın üzerinde gerinip duruyordu.

Jimin'in gözlerinin içine baka baka küstahça öttü karga.

Jimin'in bedeni gerildi, buradan kurtulamazsa soğuktan öleceğini biliyor; aç karganın ise karnını iki gün ziyafet çeke çeke doyuracağını biliyordu.

Yine de aralanmadı o dudakları, o kırmızı dolgunluklar bu sessiz korulukta yardım dilenmek için çığrınmadı bile.

Sadece bakışlarını siyah avcısından ayırmadan ölmeyi bekledi.

''İşte sen hep böylesin.'' dedi bir ses. Jimin sessizliğin bölünmesiyle içindeki korku daha da arttı. Burada ölüp gidecekken birilerinin onu bulmasına sevinmesi gerekmez miydi? Ona seslenen ses suçlayıcı bile değildi oysa ki; sakin, tıpkı kendi sesine benzeyen ancak daha tok olan bir tondu.

Nefesini dışarı bıraktı, artık soğuğu ona ait bir parçaymış gibi benimsemişken bakışlarını sesin geldiği yöne doğru çevirdi.

Dudakları karşılaştığı manzarayla şaşkınlıkla aralandı.

Karşısında gerçekten kendisi vardı ancak onun vücudu kendisininki gibi ince ve kıvrımlı değil; erkeksiydi. Sesi ise şu an ki sesinden daha kalındı.

Bitches and Riches Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin