Merhabalar! Uzun bir aradan sonra yine beraberiz! Sizi bölümle baş başa bırakmadan önce şunu söylemek isterim ki bu bölüm yazma konusunda beni oldukça zorladı. Bu süreçte arkadaşım ddevonneily bana çokça yardım etti, ona çok teşekkür ederim! Kendisi Notes and Roses adında yeni bir fic yayınladı, eğer yeni bir fic arayışındaysanız ona da bakmayı unutmayın olur mu?^^ Buraya kadar okuduysanız size de teşekkür ederim ve sizi 3600 kelimelik bölümle baş başa bırakıyorum!Namjoon ve Jimin'in söyledikleri şarkı: Edith piaf- hymne a l amour (Medyada eklidir!)
Jimin ve Jungkook'un dans ettikleri parça: Black Swan OST - 15. Perfection
(Ve evet ben bir kahinim...)
İyi okumalar!
*Ağaçlar yapraklarını dökerken California'da sonbahar vakti gelip çatmıştı. Havanın serinlemesiyle sahiller eski hareketliliğini kaybetmiş, marinadakiler oradan oraya sallanan yelkenlilerini zapt etmeye çalışıyorlardı.
Sıradan ve rüzgarlı bir gündü. Jimin bir yandan siyah, omzundan düşen kazağını çekiştirirken bir yanda da duvarı tamamen kaplayan camdan okyanusu seyrediyordu. Okyanus, sanki vahşi bir boğa gibi hırçındı; sert dalgalarını kayalıklara vuruyor daha da harlanarak köpürüyordu.
Jamie öleli bir ay olmuştu.
Elindeki sıcak kahveyi öylece tutarken iç çekti. İçinde tarif edemediği bir boşluk vardı, bunu çözmek yerine tıpkı Jungkook'a yaptığı gibi arkasına bakmadan kaçıyordu. Yüzüne takındığı maskenin çatladığını hissediyor, onarmak için bir çaba göstermiyordu.
Namjoon'un sesi büyük salonda yankılanırken, ''İnci.'' diye seslendi Jimin'e doğru. Jimin'in boş bakışları camdan Namjoon'a doğru dönerken Namjoon yavaş adımlarla ona yaklaştı. ''Günaydın.''
''Günaydın.'' diye yanıtladı Jimin ve elindeki sert kahveden bir yudum aldı. Kahve, dilini hafifçe yakmıştı. ''Bana yirmi yaşımdan beri hiç inci diye seslenmedin.''
Namjoon'un kolları Jimin'in beline sarılırken, ''Sen de yirmi yaşından beri saçını kendi renginde kullanmadın.'' dedi ve açık omuza dudaklarını bastırdı.
Jimin keyifsizce güldü ve parmaklarını fincanın ağız kısmında gezdirdi. Pembe saçlarının yerini uzun bir aranın ardından kumral saçları almıştı.
''Durgunsun.'' dedi Namjoon ve Jimin'in belini biraz daha sıkarak burnunu güzel kokulu boyuna bastırdı. ''Jamie'nin ölümü seni etkiledi.''
''Hayır.'' diye reddetti Jimin ve Namjoon'un kollarında kıpırdandı. ''Beni etkileyen şeyler çok başka.''
''Yine de Jamie'nin intiharı beklenmedikti. Kendini asacağını hiç düşünmezdim.''
Jimin kafa sallamakla yetindi ve bakışlarını uçsuz bucaksız okyanusa çevirdi. Bu konuyu konuşmak istemediği açıkça belliydi.
Namjoon, Jimin'in yandan çehresine bakarken, ''İnci.'' diye mırıldandı. Sevgilisinin düşük suratı canını sıkıyordu. ''Benden istersen Ayı indiririm.*''
Jimin güldü, bu bir ay sonra ilk içten gülüşüydü. ''Bana ne beni seversen, bana ne bütün dünya*''
Namjoon da Jimin'in gülüşüne eşlik ederken, ''Dans et benimle.'' dedi ve Jimin'nin bedenini çevirerek yüz yüze gelmelerini sağladı. ''Mavi gökyüzü üstümüze çökebilir.''
Jimin kollarını Namjoon'un boynuna doladı ve öylece salındılar. ''Ve Dünya yıkılabilir.''
''Aşk ellerimi kapladıkça, vücudum ellerinde titredikçe.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitches and Riches
Fanficİnsanoğlu dediğimiz aciz varlık, her şeyden habersiz kadehlerini tokuştururken Sen ve ben, aşkımız için kanlar döküyoruz. Birbirimizi tutkuyla öpüp yangınlar içerisinde sevişirken Veylin karanlığında, yaşadığımız şehvetin günahları yankılanıyor. Bi...