Bölüm 50(2): Özgür

2.8K 235 668
                                    

Ben bir bulutum,

Dolaşıyorum özgürce havada,

Şişiyorum nemi aldıkça,

Çıkıyorum en tepelere, sıyrılıyorum diğerlerinden,

Patlıyorum,

Yağmurlar kullandı beni, parçaladılar hiçliğe,

Kan ağladım, haykırdım,

Beni zorla karıştırdılar denize,

Ben, o eski bulut değilim.

Bir çift kuzguni gözde aklım,

Beni kandırışına ağlayacağım her gece.

Bir atın yelesindeyim şimdi,

Bir saçın savruluşunda,

İki dudağın ucunda,

Ama ben, o eski bulut değilim.

*

"Anne, sence ben aşık olacak mıyım?" Jimin, ıslak saçları geriye taranırken sordu. Mallory, aynadan oğlunun merakla şekillenmiş minik suratını inceledi, bir cevap vermeden önce şöyle bir hmladı küçük bedenin daha da heyecanlanması için. Dudaklarında yamuk bir gülümseme, tıpkı kendisi gibi olan kumral tutamları bir kez daha taradı. "Elbette, bebeğim. Herkes hayatında en az bir kez aşık olur."

"Yaaa..." Jimin'in şaşkınlıktan dudakları aralandı, yere değmeyen ayaklarını hızla salladı ve zihninde beliren yeni soruyu hiç düşünmeden dile getiriverdi. "Peki, sence ben kime aşık olacağım?"

"Bilmem." Net bir cevap alamamak küçüğün merakla harmanlanmış sevincini düşürdü, her çocuk gibi o da sabırsız ve bilinmezliğe tahammülü yoktu. O şimdi, hemen bir cevap almak istiyordu! Hatta mümkünse onunla, her kimse, en kısa vakitte tanışmalıydı! Onunla oyuncaklarını ve süt yumurtalarını paylaşmaya hazırdı. Mallory, oğlunun düşen suratını ve yerini yavaş yavaş huysuzluğa bırakacak yaramaz pırıltılarını gördüğünde aklını dağıtacak, farklı bir fikirle yaklaştı ona. "O kimse, umarım seni çok sever, benim güzel oğlum. Çünkü sen, her şeyin en güzeline layıksın."

Jimin kıkır kıkır güldü. Sevilme, tıpkı büyükler gibi aşık olma düşüncesi bilinmezliği çoktan geride bırakmıştı. Hatta üstüne, iki ön dişinin düşmesinden ötürü özellikle ağzını açmamaya çalışsa da annesinin içten iltifatları karşısında çirkin göründüğünü unuttu gitti. Ablası ona öyle demişti, çirkin bir ördek yavrusundan farkı yokmuş... Ablasının sözlerine karşın annesinin tatlı sözleri onu o kadar mutlu etti ki nefessiz dahi kalışını umursamadan kadıncağızı soru yağmuruna tuttu. "Ben güzel miyim anne? Ya da yakışıklı? Aşık olduğum kız beni beğenecek mi?"

Mallory; oğlunun yanağına kokulu bir öpücük bıraktı, yanaklarını birbirine bastırarak sarıldı ona. "Sen hayatımda gördüğüm en güzel, en yakışıklı çocuksun Jimin!"

"Ön dişlerim olmasa bile mi?!"

"Ön dişlerin olmasa bile."

Rüzgar esti.

Birinin siyah, birinin kızıl tutamları ahenkle dans etti esintiyle.

Dişleri arasından hava süzüldü Jimin'in, tıpkı bir ıslık gibi. Yanaklarında, yaşlarının üşümüş ıslaklığı, dudaklarında çatlamış et parçacıkları, üzerinde, onu tir tir titreten minicik elbisesi...

Ama yanıyordu.

Soğuğun ateşinde, sıcağın soğuğunda, Jungkook'un gözlerinde, onun, o şokla aralanmış dudaklarında... Her şey karmakarışık, akıyor hiddetle akan bir nehir gibi.

Bitches and Riches Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin