California'da haziran ayıydı. Hava diğer haftalara oranla daha sıcak ve nemli olmuştu. İnsanlar bu havada serinlemek için denizlere gidiyor veya alışveriş merkezlerinden dışarı çıkmıyordu. Hava daha geç kararıyor, yazın geldiği insanların neşeli kahkahalarından belli oluyordu.
Jimin, güneş gözlüklerinin altından golf oynayan ikiliye baktı. Saat beş sularıydı ve hava biraz daha sakinleşmişti. Başına güneş geçmesin diye Anna ile birlikte şemsiyenin altında oturuyorlardı. Sandalyesinin üstünde rahatsızca kıpırdandı ve masadaki buzlu limonatadan kendi bardağına doldurdu.
''Çok sıcak'' derken elindeki küçük vantilatörü çalıştırıp limonatasından bir yudum almıştı. Anna'da başını sallayıp Jimin'e katılırken, ''Öyle, tatlım'' dedi ve bakışlarını sevgilisi Jungkook'a çevirdi. ''Tatlım yorulmadınız mı? Biraz oturup limonata içmeye ne dersiniz?''
Jungkook şapkasını çıkarıp saçlarını düzeltti ve geri taktı. Sıcaktan dolayı kuruyan dudaklarını yaladı ve Anna'yı cevapladı. ''Böyle iyiyiz, siz devam edin''
O arada atışı yapan Namjoon'a geri döndü. Namjoon topun nereye gittiğini göremezken yardımcısı Jarvis'e bakarak, ''Nereye gittiğine bak'' dedi. Jarvis başıyla onaylarken, ''Drone'dan bakıyorum efendim'' dedi.
Topun göle düştüğünü öğrenince bir küfür savurdu ve Jungkook'a dönerek, ''Şanslısın ki topum göle düştü Jungkook'' dedi ve Jungkook'un gülmesine sebep oldu. Namjoon shuttle'a binip topun olduğu alana giderken, ''Çok bekletme beni'' dedi.
Jungkook, ''Hemen yanında olacağım'' diye arkasından bağırdı. Bakışlarını topuna çevirirken vuruş için pozisyon aldı ve putter'ı iki üç kere salladı. Tam vuracakken Anna durdurdu. ''Senin yerine atabilir miyim, aşkım?''
Jungkook başını olumsuzca sallarken atışa geri döndü ve topa vurdu. Top Namjoon'nun yakınlarına düşerken shuttle'a bindi ve görevliye sürmesini emretti.
Anna, Jimin'e yakınarak, ''Neden böyle yapıyor anlamıyorum, hayır yani vursam ne olur?'' diye mırıldandı.
Jimin çoktan uzaklaşmış ikilinin verdiği rahatlıkla konuştu. ''Hep böyle midir?''
Anna gülümserken başını olumsuzca salladı ve flörtöz bir şekilde saç uçlarını parmaklarına doladı. ''Ah, tabi ki hayır. Jungkook çok naziktir beni her zaman yemeğe çıkarır ve bana çiçekler alır ama bazen bana soğuk davranıyor.''
Jimin ilgiyle doğrulurken, ''Nasıl yani?'' diye mırıldandı. Anna sıkıntılı bir nefes alırken gözlerinin dolduğunu hissetti. ''Yani bazen soğuk oluyor işte. Özellikle yalnız kaldığımızda'' parmaklarıyla başını ovdu ve devam etti. ''Bak bunu söyleyip söylememekte kararsızım çünkü bu bizim özelimiz ama birisine de söylemezsem patlayacakmış gibi hissediyorum.''
Jimin elini, Anna'nın elinin üstüne koyarken, ''Bana söyleyebilirsin tatlım. Hem belki sana yardımcı olabilirim biliyorsun Namjoon'la uzun süredir çıkıyoruz'' dedi.
Yalandı. Jimin'nin tek amacı Jungkook hakkında daha fazla bilgi almaktı ve bunu neden istediğini bilmiyordu.
Anna bir yaşın gözlerinden düşmesine engel olamadı ve hızlıca eliyle sildi. ''Etrafımda güvenecek insan o kadar az ki Jimin. Herkes bir açık arıyor ve biliyorsun ki Jungkook yakışıklı bir adam aynısı senin başına da geliyordur.'' Jimin başını sallarken devam etmesi için Anna'nın elini sıktı. ''Biz, yani Jungkook ve ben öpüşmek dışında hiçbir şey yapmadık'' diye mırıldandı Anna.
Jimin'nin şaşkınlıkla gözleri büyürken, ''Ne!'' diye bağırmasına engel olamadı. Anna sessiz olmasını söylerken, ''Biliyorsun babası Rahip. Belki biz evlenene kadar dokunmayacak, Jimin'' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitches and Riches
Fanfictionİnsanoğlu dediğimiz aciz varlık, her şeyden habersiz kadehlerini tokuştururken Sen ve ben, aşkımız için kanlar döküyoruz. Birbirimizi tutkuyla öpüp yangınlar içerisinde sevişirken Veylin karanlığında, yaşadığımız şehvetin günahları yankılanıyor. Bi...