Bölüm 50: Kırılma

2.5K 223 923
                                    

Efenim herkese merhaabaa,

Ramazan edition özel, kimsenin orucu bozulmasın diye elimden geldiğince smuttan kaçındım. (Şaka bu bölümde planlanan bir smut yoktu, tüm sebebi budur. ahahahhaha.)

Gönlünüzce okuyabilirsiniz canlar. (Ya da söz vermiyim şimdi bu işin başka teferruatları vardır, ben bilmiyorumdur.)

Fark ettiniz mi kafamdan ne geçiyorsa yazıyorum şu an.

Neyse, siz canlarimi daha fazla tutmuyorummm ve bölümle baş başa bırakıyorum.

Öptüm, kpssss.

*

''Bazen hayat durmalı ve insan 'anda' kalmalı.''

Eric bunu söylediğinde kafasını, rahat koltukların gerisine yaslamış, alkolün verdiği rahatlamayla dudak çizgilerinde minik bir tebessüm oluşmuştu. Hemen yanı başında, Jimin'e ithafen yaptığı bu göndermeye karşılık elbette diğerinden bir cevap gelmeliydi. İstediğini hemen vermedi, dirseğini koltuğun başına yasladı, elindeki martinisi şöyle bir çevirdi. Birkaç damlası uzun, kırık beyaz elbisesine döküldü. Umursamadı, baş parmağına bulaşan ıslaklığı yaladı. ''Şu an durmasını ister miydin?''

Eric'in başı tıpkı bir çark gibi koltuğun başında yuvarlandı, kaldıramayacak gibi tembel durduğundan ancak bakışlarını birleştirebildi. Dudaklarındaki çizgiler büyüdü, Kıvrımların etkisiyle mavi gözleri küçüldü, kaz ayakları hafifçe kırıştı. ''Hayır.''

Beklenmedik cevap kaşlarının hayretle kalkmasına sebep oldu. Tepkisini, Eric'ten hiçbir şekilde saklamadı, aksine bozulduğunu belli eden bir sesle (bu durum gösterdiği tepki kadar aşırı olmasa da, yine de içerlenmişti.) sitem etti. ''Benimle olmak senin için o kadar sıkıcı yani...''

Eric'in gülüşü büyüdü, dudaklarından minik bir kıkırtı kaçtı. Jimin, onun bu tavrına daha da bozulmuş bir şekilde yüzünü somurttu ancak bunu ne kadar ileriye sürmeye çalışırsa çalışsın, avizeden yayılan loş ışık, hayatlarında oturduğu en rahat koltuk ve hemen yanı başlarında çıtır çıtır yanan şömine ortamın gerilmesine her türlü engel olurdu. ''Hayır, Jimin. Sen de, benimle aynı isteği paylaşmadığın sürece zamanı durdurmanın bir anlamı yok diyorum.''

''Bunu nereden çıkardın?''

Eric bakışlarını kısa bir süreliğine indirdi, Jimin nereyi işaret ettiğini bildiğinden bakışlarını takip bile etmedi.

''Saçmalıyorsun.'' diye başladı sözlerine. Diğerinin, dudaklarına kondurduğu silik gülümsemede -ki bu gülüş Jimin'e göre biraz da kırgınlık doluydu- hiçbir değişiklik görmediğinden kanepede ona doğru kaykıldı. Ona biraz daha yaklaşmanın etkisiyle Eric'in mimiklerini, yüz hatlarını daha bir net gördü, ondan ise herhangi bir atak gelmedi. Yaşadıkları 'kötü' anlardan sonra kızıl olana daha bir temkinli yaklaşmaya yeminli gibiydi. ''Bu sadece beni temsil eden bir yüzük.''

Eric'in bakışlarında minik bir kıvılcım yandı söndü. Küçümseyiciydi, 'beni kandırma' der gibi bir havası vardı. Yüzünü olduğu gibi tutmaya çalışsa da Jimin, ona yakın oluşundan ötürü kaşları arasında oluşmuş belli belirsiz çatılmayı görmüştü. ''Seni temsil eden bir yüzük mü yoksa senin ait olduğun yeri mi?''

''Paranoya yapıyorsun.'' Jimin, Eric'in saklamaya çalıştığı gerilmeyi sezdiğinde dudaklarına zoraki bir gülüş kondurdu. Tıpkı onun gibi gerilmemek için elindeki içkiyi bir tur döndürdü, rahat gözükebilmek için flörtöz bir tavırla baldırına vurdu. Yüzünü hafifçe ona doğru eğerken, kalbinin acılı gümbürtüsü kulaklarına ulaşıyordu. ''Kimseye ait değilim ben.''

Bitches and Riches Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin