(Görsel benim tasarımımdır...)
"Ben bu karanlık sabaha uyanmak istemiyordum. Çünkü sabah karanlık olamazdı, karanlık geceye aitti..."
~~~
Tarih: 06.Şubat.2023 Saat: 04.17
Eninde sonunda uyumuştum tabii. Saatler 04.17 'yi gösteriyordu. Bir sallantı beni aniden uyandırdı. Yatağımı kardeşim sallıyor sanmıştım. Çünkü beni uykumdan uyandırmayı çok severdi. Gözümü açtım, yatağımın ucuna sonrada her tarafına baktım. Kardeşim ortalıkta yoktu. Lambaya baktım o kadar hızlı sallanıyordu ki duvardan duvara çarpıyordu. Kıyafet dolabıma baktım o kocaman dolap sanki düşecek gibi ileri geri sallanıyordu. Çalışma masama baktığımda ise yerinden metrelerce ilerlemişti. Aynalı şifonyer ise her an düşecek gibiydi...
Tüm bunları gördükten sonra o anın etkisiyle kendimi bir anda geriye doğru attım. Yatağıma yeniden gözlerimi kapatarak uzandım. Ablamla iki kız kardeş aynı oda da kalıyorduk. Ablam uyanmış, olayın etkisiyle ne yapacağını şaşırmış, paniklemişti. Beni gören ablam hemen bana korkuyla seslendi, "Nisa! Uyan! Deprem oluyor! Çabuk kalk yatağından!"
Ben ise bununda bir rüya olduğunu sanmıştım. Çünkü hep deprem ile ilgili rüyalar görüyordum. Ablama korkuyla titreyen sesimle, "Abla ben yine rüya mı görüyorum?"diye sordum.
Ablam bana cevap vererek vakit kaybetmeden, beni önce itekledi ardından beni ikimizin yatağının arasındaki boşluğa attı. Ablam hayat üçgeni yaptı. Ben ise yatar pozisyonda ayaklarımı uzatmış uzanıyordum. O an ne yapacağımı bilememiştim, şoktaydım. Halbuki evde en çok tedbir alan kişi bendim. Umursamayan kişi ise ablamdı. Ama işler gerçekleşince yani deprem olunca işler tam tersine dönmüştü. Ben şok içinde ne yapacağımı bilemeden zorla nefes alıyordum, ablam ise bir yandan beni sakinleştirmeye çalışıyor, bir yandan da güvenliğimizi sağlamaya çalışıyordu. Başımızı korumak amacıyla ablam, yatağının üstünden yastığını alıp ikimizin başının üstüne koydu, "Nisa! Çabuk örtüyü çek! Üstümüze koy!"dedi. Endişeli bir sesle, "Abla kıpırdıyamıyorum. Çok sallanıyor. Elime birşey düşer diye korkuyorum!" dedim.
Yapacak bir şey yoktu korkudan örtüyü alamamıştım. Annem, babam ve erkek kardeşimi merak ettik ve onlara seslendik, "Anne, annee..! Baba, baba..! Yiğit..!"
Sesimizi duyan yoktu. Çok korkuyorduk. Tek çaremiz depremin bitmesini beklemekti...
O an bina sanki geri geri gidiyormuş gibi hissettik. Ve o sırada aynalı şifonyer yere düştü. Kapımız hızla kapandı. Aynalı şifonyer yere düştüğünde çıkarttığı ses beni ürpertmişti. Kapının kapanmasıyla beraber, titremeye başlamıştım. İçim buz kesmişti, ister istemez üşümeye başlamıştım.
Babam o sallantı anında bizi düşünüp yanımıza geldi. Depremin etkisiyle kapanan kapıyı gören babam, kapıyı hızla açtı. Endişeyle, "İyi misiniz?" diye sordu. Babama hızla cevap verdim, "Baba..! Biz iyiyiz .Siz gidin! Kendinizi kurtarın! Bizi merak etmeyin." dedim.
Babam gitti. Aradan geçen birkaç saniye sonra deprem bitmesede en azından hafiflemişti. Ablamla hemen ayağa kalktık. Ablam hemen muhabbet kuşlarımıza doğru koştu. Muhabbet kuşlarından bir çiftin iki tane yavrusu vardı. İki yavru ayrı kafeste, çift olanlar ayrı kafeste toplam dört kuş iki kafesimiz vardı. Sallantıdan sehpanın üzerinde olan iki kafes yere düşmüş , yavruların olduğu kafes parçalanmış, çiftin olduğu kafes sağlamdı. Bütün kuşlar bir tarafa uçuşmuş, ayrı ayrı yerdeydiler. Babam ile ablam bütün
kuşları bulmaya çalışıyordu. Hedefleri hepsini bulup sağlam olan kafese koymaktı. Üçünü bulmuşlardı fakat bir yavruyu bulamamışlardı. Üstelik bu çok tatlı bir yavruydu. Her tarafı sarı sadece karın bölgesi yeşildi. Ama ne yazık ki onu bulamamıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASRIN FELAKETİ
Rastgele"Ölmeyeceksin," diye fısıldadı annesi ama sesinde umut yoktu, sadece umudunu yitirmiş, çaresiz bir kadının sesiydi bu. "Hepimiz yaşayacağız, buradan gideceğiz ama şimdi arabaya geçmemiz gerek, çok ıslandık." Yüzünü annesine çevirdi, yaşla dolup ta...