Yardım

89 13 3
                                    

"İçimiz yanmıştı, kül olmuştu. İçimiz donmuştu, buz kesmişti. O gün sıcak ve soğuk birleşmişti. O gün biz kıyameti yaşamıştık. Bir elimizde ateşi avuçlarken, diğer elimizle soğuğa dokunuyorduk. Yağmurla ıslanırken, ayağımızın altındaki toprak bizi yakıyordu. Ve şunu çok iyi biliyorduk, bir gün bizi yakan toprak, bizi bir gün altında da bırakacaktı. Bizler o gün ölmüş olacaktık, bizler toprağın altındaki cansız bedenler olacaktık."

~~~

Hava kararmıştı. Ateş yakmıştık. Oturuyorduk. Gelen siren sesiyle bir anda hepimiz irkilmiştik. Yoldan bir ambulans geçmişti fakat bizi görmemişti. Ardından bir ambulans sesi daha duymuştuk.

Yola çıkmıştık, az ileride duran polisi gördük. Babam polise seslendi, "Merhaba,geçmiş olsun." dedi. Polis arabaya yaklaştı "Cümlemize " dedi, sesindeki hüznü duyabiliyordum. Belkide ailesinden veya akrabalarından birilerini kaybetmişti.

Babam derin bir nefes aldı, "Yardım geldi mi?" diye sordu. Polis bu sorudan bıkmış gibi bir sesle "Evet" dedi. Babam "Yardımın nerede olduğunu biliyor musunuz?" diye sorduğunda polis duruşunu dikleştirdi sonra babama bakarak yardımın nerede olduğunu anlattı.

Fakat yardım yeri bizim olduğumuz konuma oldukça uzaktı. Polis, yardım yerinde çorba ve ekmek dağıtıldığını söylemişti. Babam oraya gitmeyeceğimizi söylemişti. Ablam ve ben buna karşıydık, gitmek istiyorduk. Ama babam bizi oraya götürmemişti. Çünkü benzinimiz çok azdı. Günlerdir yemek yememiştik. Annemin sıcacık yemeklerini o kadar çok özlüyordum ki.

Uyumaya geçmiştik. Arabaya zor bir şekilde sığmıştık. Artçı depremler hâlâ devam ediyordu. Annem bu artçı depremlerin genellikle bir yıl kadar sürdüğünü söylemişti. Çok üzülmüştüm. Anneme şaşkın bir şekilde, "Bir yıl mı? Gerçekten mi? Biz bir yıl boyunca bu depremleri mi çekeceğiz? Bu gerçek olamaz..."

Ablam da benim gibi düşünüyordu. Ablam, ben ve kardeşim uyumuştuk. Annem ve babam uyumamıştı. Bankta oturuyorlardı. Aradan birkaç saat geçmişti. Annem sevinçle bana seslenmişti,"Nisa! Hadi kalk! Sana çorba getirdim."

Çok şaşırmıştım, çorbayı nereden bulmuşlardı ki? Anneme şaşkın şaşkın bakarak, "Ne çorba mı?" diye sorduğumda annem sadece hafif bir gülümseme sunarak elime çorba kasesini verdi.

Çok sevinmiştim. Annemin çorba dediği an uyanmıştım. Çorbanın kokusunu o kadar çok özlemişim ki. O derin uykumdan o kokuyla uyandım. Çorba, mercimek çorbasıydı. Ve ben mercimek çorbasını hiç sevmezdim. Ama o kadar açtım ki o hiç sevmediğim çorbayı bile sanki önüme koca bir sofra sermişler gibi öyle bir iştah ile içmiştim ki. Meğer o sevmediğim çorbanın kokusuna bile hasretmişim.

Okulun bahçesinde çok fazla insan vardı. Kimisi çardakta o soğukta kalıyordu, kimisi de arabada... Bahçedeki herkese çorba vermişlerdi. O iyi insanlara teşekkür etmiştik. Boğazımızdan sonunda bir yemek geçmişti. Boğazımız ısınmıştı. Annem, yardım getiren insanların başka şehirlerden geldiğini, depremi hisseden çok fazla il olduğundan dolayı geciktiklerini söylemişti. Sonra tekrardan zor olsada uyumuştum. En azından karnım biraz toktu. Bu sefer o kadar aç değildim.

ASRIN FELAKETİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin