"Deprem hayatıma, simsiyah bir gölge düşürmüştü.
Hayatım artık sadece karanlık bir gölgeden ibaretti.
Ben ise sadece güneşin doğup, gölgeyi tekrardan ayınlatmasını bekliyordum..."~~~
Gözümü araladım, gözümü tamamen açtığımda ise karşımda uyuyan ablamı gördüm. Yatağıma oturdum, belimi duvara yasladım. Ellerimi serbest bıraktım. Ardından bir ay önce yaşadıklarımı hatırlamaya çalıştım. Ve hatırladım...
Tarih: 11.Ocak.2023
Çarşamba günüydü. Kendi yatağımda uyuyordum. Ablam sabahçıydı, sabah erkenden okula hazırlanıyordu. Ablamın çıkardığı seslerden uyanmıştım. Ablama uykulu bir sesle "Abla! Yine mi? Biraz daha sessiz olamaz mısın?" dedim.
Aslında şöyle bir düşünürsek ses çıkarmakta haklıydı, bu çok normaldi. Ama öğlenci olmama rağmen sabahçıymış gibi erkenden uyanmayı sevmiyordum. Ne yalan söyleyeyim, bende sabahçıyken çıkardığım seslerden ablamı uyandırıyordum. Sanırım ektiğimi biçiyordum ama bu ikimizin de elinde olan birşey değildi... Aynı odada kaldığımız için birbirimizin sesine alışmıştık. Ablam bir yandan hazırlanırken " Evet, yine. Yapabileceğim birşey yok maalesef." dedi. Ona "Haklısın." dedim. Tekrardan uyumaya çalıştım, uyuyamadım.Annem de uyanıktı. Ablam " Ben çıkıyorum!" diye seslendi. Ablam liseye gidiyordu. Aramızda iki yaş vardı ama aramızda üç sınıf fark vardı. Çünkü Ablam okula erken başlamıştı. Annemle birlikte ablamı yolcu ettik. Sonra annemle birlikte kahvaltı hazırlamaya başladık. Ardan bir saat geçtikten sonra kahvaltı hazırdı. Erkek kardeşim hâlâ uyanmamıştı, onu uyandırmaya gittim "Yiğit! Hadi uyan!" diye seslendim bana ismimle sesleniyordu " Nisa, tamam!" diyerek homurdandı. Odasından çıktım tekrardan mutfağa gittim, masaya oturdum. Annem " Yiğit uyandı mı?" diye sordu "Birazdan uyanacaktır." diyerek annemin sorusunu yanıtladım. Kardeşim aradan geçen on dakika sonra uyandı, uyandıktan beş, altı dakika sonra ise yanımıza geldi. Hâlâ uykulu görünüyordu. Ona "Ne oldu? Hâlâ uyanamadım mı?" diye sordum gülerek. Yiğit bana bakıp sadece gülümsedi. Kahvaltımızı yapmıştık.
Kardeşim televizyon izlemeye koyuldu. Ben ise çantamı hazırlamaya... Aradan iki saat geçmişti. Annem kardeşimi okula bırakmaya gitmişti. Ben ise hâlâ matematik testi çözüyordum. Annem kapıyı çaldı, kapıyı açtım. "Hoş geldin!" dedim neşeyle, annem baştan aşağı beni süzmüştü. Üstümde formamı göremeyince şaşkınlıkla "Sen hâlâ hazırlanmadın mı?" diye sordu " Okula beş dakika kaldı." Gözlerimi kocaman açarak "Ne?" diye bağırdım. Test çözmeye dalmıştım. Üstümde ise pijamalarım duruyordu, saçım dağınıktı. Koşarak odama gittim, formalarımız giydim, çantamı sırtladım. Kapıya koştum, ayakkabımı giydim. Tüm bunlar sadece üç dakika sürmüştü. Asansörün butonuna bastım, ikinci kata gelmesini bekledim. Daha doğrusu bekleyemedim. Merdivenlere doğru koştum. Annem " Saçını toplamayacak mısın?" diye arkamdan bana seslendi onu duymuştum. "Yolda giderken saçımı bağlarım, merak etme!" diye seslendim. Kapının önüne gelmiştim. Okulum evimizin karşısındaydı. Karşıdan karşıya geçecektim. Aceleden sağıma soluma bakmadan karşıya geçerken motor bir anda çalıştı. Beni çarpacaktı, anlık adımımla çarpılmaktan kurtulmuştum. Balkondan beni gören annem "Dikkat et, çarpılacaktın!" diye seslendi. İkinci katta olduğumuzdan dolayı sesi aşağıya geliyordu. Arkam dönük bir şekilde başımı aşağı yukarı salladım. Yaşadığım şokla birlikte koşmaya devam ettim....
Koşarken açık olan saçlarım, rüzgarla birlikte sağa sola doğru dans ediyordu. Okulun bahçe kapısına geldiğimde nefes nefese kaldığım için duraksadım. Açık olan saçlarımı elimdeki pembe lastikle topladım. Tokayı hızla aldığım için pembe olduğunu bile fark etmemiştim. Hızla topladığım saçımın nasıl göründüğünü bilmiyordum, aslında pek umrumda değildi. Benim için önemli olan derse yetişebilmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASRIN FELAKETİ
Casuale"Ölmeyeceksin," diye fısıldadı annesi ama sesinde umut yoktu, sadece umudunu yitirmiş, çaresiz bir kadının sesiydi bu. "Hepimiz yaşayacağız, buradan gideceğiz ama şimdi arabaya geçmemiz gerek, çok ıslandık." Yüzünü annesine çevirdi, yaşla dolup ta...