"Duygularını kontrol edebilmeyi öğrendiğinde bu hikayenin en güçlüsü sen olacaksın. Çünkü duygu zayıflıktır."
~~~
Islak kaldırımların üstünde seri adımlarla ilerliyordum. Bugün okulun ikinci günüydü. En azından benim için. Gökyüzünün göz yaşları, soğuktan üşüyen bedenimi ıslatıyordu. Üstümde haki renginde bir mont vardı. Saçlarımı at kuyruğu yapmıştım. At kuyruğu yapmama rağmen çok uzundular. Onları çok seviyordum.
Okul binasına giriş yaptığımızda dün anneme söz verdiğim için bugün beni bırakıp gitmişti. Bir anaokulu çocuğu gibi annemin yanımda olmasını istiyordum. Ama bu yaşıma göre çok mantıksız bir istekti.
Depremden sonra ailemden uzaklaşmak istemiyordum. Çünkü her an ne olacağı belli olamazdı. Belki de şu an bile deprem olabilirdi. Bu düşüncem adımlarımı durdurdu.
Sınıfın önüne gelmiştim. Kapıda öylece durduğum için birkaç kişinin bakışlarının bana çevrildiğini fark ettim. Ardından dün oturduğum sıraya çantamı bıraktım.
Kumral saçlı kız yanıma yaklaştı, dün onu görmemiştim. "Merhaba yeni mi geldin? Hatay'dan mı geldin? Benim annem de Hataylı. Babam buralı. Ben ise kendimi Hataylı olarak kabul ediyorum. Orası daha iyi. Biz İskenderun tarafında oturuyoruz. Siz ne tarafta oturuyorsunuz? Ha bu arada Hataylı'ydın değil mi? Karıştırmadım?"
Gözlerimi kocaman açarak ona şaşkınlıkla baktım. Bir dakika içerisinde kaç tane cümle kurmuştu o? Dediklerini aklımda bile tutamamıştım. Anladığım Hataylı olduğuydu.
"Evet Hataylı'yım. Ben Antakya da oturuyordum."
Çantasını oturduğum sıraya bıraktı. "Geçmiş olsun. Adın neydi? Ben Miray."
"Memnun oldum Miray. Ben Kübra Nisa."
Bana samimiyetle sarıldı. Diğerleri gibi değildi. Daha cana yakındı. "Hangisini kullanmamı istersin? Kübra mı, Nisa mı?"
"Sen bilirsin." diye mırıldandım, gözlerim masadaki üç çantaya çevrilmişti. Bir masa da üç kişi mi oturacaktık?
"Ben Kübra diyeceğim o zaman. Kübra biz Elif'le oturuyorduk. Ama bir şey olmaz üç kişi de oturabiliriz."
Elif diye bahsettiği kabarık saçlı olan kızdı. "Ben kalkayım mı?" Miray da bende boş yer göremediğimiz de hoca içeri girdi. Dalgalı saçları vardı, doğallığıyla güzel bir kadındı. Yüzünde gram makyaj olmadığına emindim.
"Oturun çocuklar!" herkes oturduğunda gözleri bana takıldı. Ve sırada oturan üç kişiye...
Cam kenarındaki sırayı işaret etti, "Miray, sen ve yanındaki şu sıraya geçin. Selin sende o boş yere geç. Utku sende oradan kalk. Miray'ın arkasına geç."
Hepimiz yeni yerlerimize geçtik. Önümde iki esmer çocuk oturuyordu. Miray defter ve kitaplarını çıkardı. Utku arkasındakilerle konuşuyordu. Önüme döndüm, esmer olan çocuklardan gözlüklü olanın omzuna dokundum, yavaşça bana döndü "Efendim?"
Ne diyecektim ki? Düşünmeden hareket etmiştim. "Sence sınıfın en zekisi kim?"
İnsanlarla böyle mi arkadaş olacaktım. Kendime inanamıyordum.
"Elif" dedi kabarık saçlı olan o kızı işaret ederek, "Ortalaması 98."
"Hmm..." diye mırıldandım, hiç zeki gibi durmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASRIN FELAKETİ
Random"Ölmeyeceksin," diye fısıldadı annesi ama sesinde umut yoktu, sadece umudunu yitirmiş, çaresiz bir kadının sesiydi bu. "Hepimiz yaşayacağız, buradan gideceğiz ama şimdi arabaya geçmemiz gerek, çok ıslandık." Yüzünü annesine çevirdi, yaşla dolup ta...