A£ 37

8.6K 582 38
                                    

Cansetten ;

Bulunduğum odayı incelerken bir yandan da uyuşmuş ayaklarımı açmak için hafif hafif egzersiz yapıyordum. Kenarda dikilen ve muhtemelen başıma gardiyan olarak verilen Hayrican'ı kıllandırmadan odada ne var ne yok kontrol etmeye başladım.

Pişik olmuş bebek gibi sürekli bağıran makinenin yanına geldim önce. Kocaman, siyah ve paslıydı. Büyük bir haznesi ve garip garip düğmeleri vardı. İçinden fokur fokur sesler gelen metal bir bölme vardı. Ağzındaki metal kapağın plastik ucunu yavaşça kaldırarak içine baktım. Kaynar su... Sanırım iplikleri boyamak içinde bu kaynar su. Çünkü rengi hafiften yeşile çalıyordu. Kapağı kapatmadan çekildim.

Yan tarafta boru gibi uzun bir makine, plastik kasalara doldurulmuş yün ve yumaklar, birde kral şakir' deki zaman makinesine benzeyen, ne işe yaradığını hiç bilmediğim makine dışında oda da başka bir şey yoktu.

Yalnız kaldığım ilk anda şu makinelerin içine dışını iyi bir kontrol edip işime yarayacak bir şey var mı diye bakmayı aklıma not ettim.

" Artık yemeğini yesene bacım " arkamdan gelen sesle Keloğlan masallarında ki uzuna benzettiğim Hayrican'a döndüm. Eğdiği başını kaldırmadan konuşmuştu.

" Yiyeceğim. Teşekkür ederim" Gülümsedim. O da başını kaldırmadan onaylar gibi salladı.

" Bence de ye. Sen çok uyudun. O yüzden de yemek yiyemedin. Sadece biz seni başka depolara taşırken sana ilaç verdiler. Serum "

Eh ! Ama can ! Bu nasıl kötü adam. Fineas ve Förb deki kötü profesör Henz Doofenshmirtz gibi...

Kolumda gördüğüm izlerin sebebini zaten biliyordum. Başka adamların beni uyurken taşımış olduğu düşüncesinin midemi bulandurmasına izin vermeden tepsiyi önüme çekerek oturdum. Enerjiye ihtiyacım vardı bu yüzden midemin Aldığı kadar pilav yedim.

" Hayrican baksana. Burası eskiden de bir iplik fabrikası falan mıydı acaba ? " Sesimi olabildiğine dostane ve sıradan bir şeyden bahsediyormuş gibi çıkarmaya Özen gösterdim. Bu adam bir çocuk kadar saftı ve bana ancak o yardım edebilirdi.

Hayrican onaylarcasına başını salladı " Evet iplik fabrikası ama şu anda da iplik fabrikası olarak kullanılıyor. Eskiden burası bir sığınakmış " dedi kısık ve heyecanlı bir sesle.

" Sığınak derken?  nasıl yani ? " Bu konu onun dikkatini çekiyor olmalı ki bakışlarını sonunda ayakkabısının ucundan ayırıp üzerime gitti.

" Yer altındayız işte eski savaşlarda sığınak olarak kullanılırmış burası. Biliyor musun hala bazı kalıntılar var " dedi heyecanlı heyecanlı.

Yeraltı sığınağı ? Bak bu yeni bir gelişmeydi işte. Bu durumun şu an için benim aleyhime mi yoksa lehime mi olduğunu henüz karar verememiştim.

Öncelikle nerede olduğumu bir çözmeliydim Hayrican' ın sığınağı olan bu merakını kullanacaktım.

Boğazımı temizledim. " Hayrican baksana bir bu sığınak epey güzelmiş " gözleri heyecanla parladı.

" Değil mi değil mi ben de alican'a söylüyorum ama beni pek takmıyor "

" Hımm...Neyse sen boş ver  Alican' ı şimdi bu tarihi sığınak benimle ilgimi çekti "

" Öyle mi ? " Diye sordu saf bir merakla.

" Evet. Sen gezdin mi burayı ? "

" Her bir karışını gezdim hem de "

Güzel...

" O zaman bana da anlatsana nerede ne var mesela ? "

Heyecanla başını salladı. Bir yerden ince bir demir Çubuk alıp önüme oturdu. " Çizerek anlatacağım bak şimdi... Burası senin bulunduğun oda " diyerek tozlu zemine çubukla bir kare çizdi.

CANSET  | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin