Æ 5

27.5K 1.5K 95
                                    


5. Bölüm hizmetinizde keyifli okumalar.!!

Yıldızı turuncuya boyayabilirsiniz ( hak ediyorsa tabii )









CANSET'TEN;

Hakkı dayı geldikten sonra onunla da tanışmıştım. Çok tatlı bir adamdı.Yaşanmışlıkları olduğu bakışlarından , konuşmasından belli oluyordu. Azer arabayı Hakkı dayı'ya telsim ettikten sonra onu gideceği yere kadar bırakmayı teklif etmiştim.Aslında dükkanda arabalar vardı istese o arabalardan birine binip gidebilir yada kendini adamlarından birisine aldırabilirdi.Ama onu bırakmayı ben istemiştim ve o da kabul etmişti.

Ooo...... hızlıyız. Canset sen sanki bu adama yürüyo musun mu? Az değilsin ha şıllık.!!

Bazen şizofren olup olmadığımdan şüphe duyuyordum.Sanki içim de cennet mahallesi pembe yaşıyordu.Beni bazen azarlıyor ,bazen övüyor ama daha çok gömüyordu.

Ya kimin iç sesi ona küfreder ki ?? Ve kim iç sesinin ona ettiği küfre alınıp trip atar ki?

İç sesim psikolojimi bozuyor.

"Bir önce ki çıkıştan sağa dönecektin."

Azer birden bire yanımda o sert sesiyle konuşunca irkilmiştim.İç sesimle kavga ederken konu konuyu açınca dalmıştım ve sapağı karıştırmıştım.

"A-a şey evet.Dalmışım şuradan dönerim." Boğazımı temizledikten sonra gözümü aynalara diktim.Patavatsız iç sesimin yaptığı saçma ima yüzünden utanmıştım ve adamın yüzüne bakamıyordum.

"Bana numaranı ver." Azer bir anda numaramı isteyince yine heyecan yapmıştım.Aslında heyecanlanmam çok gereksizdi.Adamla bir hafta sonra evleniyorduk.Tabii ki de numaramı alacaktı.Her halta heyecanlanmamalıydım.

Kendi mi lise de okulun basketbol takımında olan, mor sweet ve jordan giyen, kafa üstü kulaklığı olan o tatlı çocukla flört ediyormuş gibi heyecanlı hissediyordum.

Bir elim direksiyondayken bir elimle konsoldaki telefonuma uzandım.Parmak izi yerine dokunup kilidi açtıktan sonra ekrana hiç bakmadan direk ona uzatarak yola döndüm.Yan taraftan gelen bir boğaz temizleme sesiyle kafamı tekrar Azer'e doğru çevirdiğimde ekranda Eda'yla mesajlaşma ekranımızı gördüm.

Kahretsin.?!

Tabii ya.!? Azer'e çarpmadan önce en son Eda ile konuşuyordum.Ekranda ona attığım son iki çıkartmayı görünce içimden kendime okkalı bir küfür savurdum .

Ekranda ona attığım son iki çıkartmayı görünce içimden kendime okkalı bir küfür savurdum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Azer mesajları okumadan-Eda'nınkiler ses kaydıydı zaten- ekrandan çıktı ve numara yazma kısmına girdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Azer mesajları okumadan-Eda'nınkiler ses kaydıydı zaten- ekrandan çıktı ve numara yazma kısmına girdi. Ama o çıkartmaları gördüğüne emindim. Utancımdan kıpkırmızı olmuştum.Gözümün ucuyla ona baktım ; gülüşü belli olmasın diye parmaklarıyla dudaklarının üzerine örtmüş,çenesini sıvazlıyordu.

Numarayı girdikten sonra tam telefonu bana uzatıyordu ki Eda'dan bir mesaj daha geldi.

Hayat ve şansım yanyana gelmişler, bana Yaprak dökümü Ferhunde'nin sinsi bakışlarıyla gülüyorlar resmen .!?

Eda ;

" Demin salona girdim. 5-6 tane hırka üst üste duruyorlardı.Gittim tekmeyi bir koydum ; meğerse annem ev ekmeği ıslamış , ekmekler her yere saçıldı.Acilen yurt dışına kaçmam lazım anam beni doğrayacak.!?"

İnşallah çarpılmışsındır EDA.!!

Ekmeğe tekme atmak nedir ama ya.? İstemsizce sesli gülmüştüm. Mal bu kız.

Sonunda şirketin önüne geldiğimizde arabayı sağa çektim Azer bana doğru dönerek teşekkür etti ve arabadan indi.

Vay be bu vedalaşma işi çok mu hızlı oldu ne ?

Veda öpücüğümü isterdin bebeğim.?

İç ses sende bir sus gözünü seveyim.Hiç mi yorulmuyon be ?! ne çene var sende de.?! Her şeye bir yorum.Maç spikerleri bir şeyleri bu kadar yorumlamıyor be.!

Arabayı kontrollü bir şekilde yola çıkardıktan sonra küfretmek ve başıma gelenlerin tartışmasını yapmak için Eda'yı aradım.Sesi hoparlöre alarak telefonu yan koltuğa bıraktım ve hastaneye doğru yola koyuldum.

*****************************

"Aferin sana cesur kız.!"

Üç doktor , beş hemşire ve iki görevliyle ;12 yaşında ki Eylem'in odasına coşkuyla ve alkışlarla girmiştik. Yatağında oturan ve telefon oynayan Eylem hepimize şaşkınlıkla baktı. Odada ki tüm doktorlara sırasıyla baktıktan sonra bakışları bende durdu.

"Ne oldu çiçek doktor ? " Eylem , çiçek gibi koktuğumu söyleyerek bana bu adı takmıştı.

Bu sırada Eylem'in annesi Feriha hanım bir köşede gözleri dolu dolu; mutlulukla gülümseyerek olanları izliyordu. Onunla Eylem'in odasında gelmeden önce konuşmuştuk.

"Sen cesur kız .!! Sen en zorlu kemoterapi sürecini geçtin ve onu yendin.!! Savaş bitti prenses veee.....!! Bu savaşın kazananı SENSİN.!!! "

Coşkuyla bağırdıktan sonra odada alkış kıyamet kopmuştu. Çağatay hoca yanında getirdiği konfetiyi patlattıktan sonra herkes Eylem'i bir kez daha alkışladı.

Eylem buraya 9 yaşında gelmişti benim ilk hastalarımdan biriydi ; tam 3 senedir zorlu bir kemoterapi süreci içerisindeydik. Bazı hastalar iyileşmeye meyilli olur. Onlar için pek endişelenmeyiz çünkü genelde tedavi tutar ve sağlıklarına kavuşurlar ama bazı hastalar vardır ki....ne kan durur damarlarında ne de ilaç.Tam düzeldiğini , işlerin rayına girdiğini düşünürsün ama girilen bir kriz her şeyi siler atar ve yine sil bastan başlarsın.

Eylem bu tip hastalardandı. Çok zor zamanlar geçirmişti ama atlatmış ve bu zorlu zamanların üstesinden gelmişti

O gerçek bir savaşçıydı.

Gözlerinin dolduğunu görünce hemen yanına gittim .Onu sımsıkı sardım.Onunla yaşadığımız kriz anları , değerlerinin kontrolünü yaptığım ve düşük çıktığında umutsuzluk içinde boğulduğum anlar, tekerlekli sandalye kullanması gereken dönemler, ilaçlar yüzünden suratının yemek yiyemeyecek duruma gelene kadar şişmesi ve ailesine herşeye hazırlıklı olmamız gerektiğini söylediğim zaman.......Hepsi bir bir gözümün önünden geçmeye başlamıştı.

Daha fazla dayanamadım ve bende onunla beraber ağlamaya başladım. Mutluluk gözyaşlarıydı bunlar.

"Yani artık yeniden saçlarım mı çıkacak? Artık spora başlayabilecek miyim ? Yemeğime tuz atabilir miyim? "

O heyecanla sorularını sıralarken ben onu gözlerimden akan yaşlarla onaylıyordum. Oda da tuhaf bir atmosfer oluşmuştu. Hem ağlıyor hem gülüyorduk.

Aslında tedavisi tamamen bitmiş değildi. Hastaneden ayrıldıktan sonra en az 1 yıl daha hareketlerine , yediklerine ve içtiklerine dikkat edecekti ama hayati tehlikeyi atlatmış ; vücudundaki tüm kötü virüsleri bedeninden def etmişti. Artık kemoterapi uygulaması bitmişti ve ağır ilaçlar almayı bırakacaktı.

Yani evet.. Saçları yeniden çıkacaktı.

Odadaki tuhaf atmosferi dağıtmak için Eylem'e aldığımız hediyeleri ve kocaman çikolatalı pastayı - çikolata ve türevleri tüketmeleri yasak olduğu için neredeyse üç yıldır yemiyordu ve bizde bugünün şerefine yemesin de bir sakınca görmemiştik.- içeriye taşıdım.

Eylem pastayı görünce kocaman bir çığlık attı ve sevinçle yerinde zıpladı onun bu haline hepimiz kahkaha attık.

Hastane odası kahkalarımızla çınlarken bu kutsal mesleğe bir kez daha hayran olmuştum.




















CANSET  | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin