"Kaya Han," dediğimde gözlerini açmamıştı.
"Hım?" dedi boğazından bir ses çıkararak.
"Benim Ankara'daki eşyalarım nerede?"
"Evinde." Sessiz kaldım cevabından sonra. Derin bir nefes vermiştim. "Neden sordun?"
"Öyle. Öylesine sordum." Gözlerini aralayarak tavana baktı.
"Sen öylesine bir-iki parça kıyafete önem verecek bir kadın değilsin. Bir şey var değil mi?"
"Beni tanıdığınız sanıyorsun Kirezli." Başını iki yan salladı.
"Seni tanımıyorum ben. Senin bana gösterdiklerin kadarını görüyorum yalnızca. Ve gördüklerim bunu söylüyor."
"Bakmayı bilmiyorsun demekki."
"Yalan söylüyorsun Pinokyo. Ve ben yalandan hiç hoşlanmam."
"O hâlde sen de söyleme Kaya Han. Çünkü ciddi anlamda bir yalan benim kırmızı çizgimdir. Sana yalan falan söylemedim ayrıca. Burnunu seni ilgilendirmeyen yerleşen sokuyorsun. Haddini aşıyorsun."
"Sen de bana haddimi mi gösterdin?"
"Evet."
"Ama ben onu her seferinde aşacağım." Güldüm.
"Bir ikinciye haddini bildirmem Kaya Han. İyi düşün." Sessiz kaldı. "Ben artık çıkmak istiyorum."
"Ben çıkış işlemlerini hâlledeyim," diyerek ayağa kalkmıştı. "Bir hemşire çağır da çıkarsın şu şeyi kolumdan."
"Tamam. Bak, o çantada kıyafet falan varmış. Teyzen dedi." Başımı salladım. O odadan çıktıktan hemen sonra hemşire gelmiş ve serumumu çıkarmıştı. Ardından çantadaki eşofman takımlarını giyerek montumu üzerime geçirdim. Çantayı elime alarak odadan çıktım. İlerlemeye başladığımda başım dönüyordu hafiften. Birden kalkmıştım sanırım.
Birden dengemi kaybettiğimde bir yabancı beni tutmasaydı neredeyse düşecektim. Başımı kaldırıp beni tutan yabancıya baktım.
"Ben, teşekkür ederim. Bir an'da başım döndü."
"Siz iyi misiniz?" dedi kaşlarını hafif kaldırarak. Beyaz teni ve kumral saçları vardı. Mavi gözleri benimkilere benziyordu.
"İyiyim, teşekkürler."
"Rica ederim. Sizin için yapabileceğim bir şey var mı?"
"Hayır. Kusura bakmayın öyle bir an'da üstünüze düşer gibi oldu."
"Sorun değil. İyi olduğunuza emin misiniz? Bir serum falan taksınlar."
"Yok, hayır. Gerçekten iyiyim. Az önce çıkardılar zaten serumumu."
"Ah, geçmiş olsun. Bu arada ben Alaz Yılmaz." Bana uzattığı elini sıktım.
"Mine Sever."
"Memnun oldum Mine Hanım."
"Ben de Alaz Bey. Yeniden teşekkür ederim."
"Rica ederim. Lafı olmaz. Odanıza falan gidecekseniz size eşlik edebilirim."
"Ah hayır. Çıkıyordum şimdi."
"Mine," Kaya'nın sesini duyduğumda hızla başımı çevirdim.
"Gitmem gerek Alaz Bey. Yeniden memnun oldum tanıştığımıza. Kendinize iyi bakın."
"Siz de." Adımlarım Kaya'ya yöneldi. O ise Alaz Beye bakıyordu. Yanına gittiğimde de bakmayı sürdürdüğü için önüne geçip bana bakmasını sağladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kül Kedisi
Teen Fiction"Ayakkabını düşürdün, Kül Kedisi." Koşmayı bırakıp arkamı döndüm ve elindeki topuklu ayakkabıya baktım. Bu benimdi. Balo gecesi işlediğim cinayetten kaçarken düşürmüştüm. Ben Mine Sever. İlk defa falso vermiştim ve bunu hiç yapmamam gereken birine y...