17. Bölüm : Git

91 8 0
                                    

Arabayı durdurup geldiğim yere baktım. Bir falezin kenarına gelmiştim. Biraz ileride Kemal ve yanında bir adam vardı. Arabadan inip yanına gittim.

"Niye geldik buraya?"

"Seni Tan'la tanıştırayım. Tan Kirezli. Kaya'nın kuzeni."

"Kuzeni mi?" dedim bir anda. Peki ben bunu neden daha önce öğrenmemiştim? Bana elini uzattı. Tutmadım.

"Beni tanımamanız çok normal. Ailemle görüşmüyorum. Yur dışındaydım sekiz yıldır."

"Tahsin Kirezli'nin iki oğlu yok muydu?"

"Üç oğlu var. Babam, uzun zaman önce reddetmiş dedemi. Dedem de onu soyundan çıkarmış. Erkek torunu olunca da beni kendi soyuna geçirmiş. Bu şekilde. Memnun öldüm Mine Hanım."

"Ben de. Kemal, neden buraya çağırdın beni? Abin hakkında dedin. Ne söyleyeceksin?"

"Ben değil. Tan söyleyecek sana. Bana inanmadın geçen gün. Abinin ölümünden o herif sorumlu."

"Tan, ne söyleyeceksen söyle." Sinirliydim.

"Sakin ol. 27 Ocak 2010 Çarşamba gecesi. Saat on ikiyi biraz geçiyor. Amcamla konuşmaya gitmiştim. Türkiye'de yaptığı işler Amerika'da Bana patlamaya başlamıştı ve babam amcamla benim konuşmamı söylemişti. Ben de Türkiye'ye dönmüştüm ancak gece geç gelmiştim. Amcamla çalışma odasında konuştuktan sonra Kaya'nın sesini duyduk. Kimse beni bilmiyordu. Amcam beni perdenin arkasına soktu. Kaya girdi içeri. Bağırdı, çağırdı. İkisinin de yüzünü gördüm Mine. Kaya hesap soruyordu amcamdan. Sen nasıl yaparsın diyordu, Mete isminin geçtiğini duydum. Sonranda senden bahsetti. Kardeşi var onun dedi. Bırakacaksın kardeşiyle mutlu mesut yaşayacaklar dedi. Amcamın yüzündeki değişimi gördüm ben o an. Amcam bilmiyordu. Kaya söylemişti ona seni. Sonra Kaya çıktıktan sonra Amcam Mete'yi arada ve onu benim yanımdayken seninle tehdit etti. Yani, abin şu an yaşamıyorsa bunun sebebi Kaya'dır Mine." Gözümden bir damla yaş süzüldü. Başımı iki yana sallayarak uzaklaştım yanlarından.

"Yalan söylüyorsun."

"Emin ol, yalan söylemem için hiçbir sebep yok. Ben buraya bunu anlatmaya geldim. Neden yalan söyleyeyim ki?"

"Yalan söylüyorsun!" Koşarak arabaya bindim. Bana yalan söylememişti. Söylemedim demişti. Söylemem, söylemeyeceğim demişti. Hepsi mi yalandı? Hepsi mi? Nereye gidecektim ben şimdi? Eve mi? Evim mi kalmıştı?

Gaza bastım.

Nereye gittiğimi bilmeden gaza bastım. Araba hızlandıkça ölecek gibi hissediyordum. Sağa kırdım arabanın direksiyonunu. Yolun sonu uçuruma çıkıyordu. Sonunda ölüme gidiyordum. Planladığım gibi. Soğuk suya kavuşacaktı bedenim. Belki bulacaklar, belki de suyun altında çürüyecektim. Bir araba hızlanarak önüme geçmiş ve birkaç metre kala önüme kırmıştı. Hızla frene bastığımda arabaya girmeme ramak kalmıştı. Önüme geçen arabanın direksiyonundaki kişi başını çevirerek bana bakmıştı.
Tan Kirezli.

Arabadan indiğinde kendimi tutamamış ve ağlamaya başlamıştım. Yanıma gelip kapıyı açtı.

"İn." Cevap vermedim. Kolumdan tutup beni dışarı çıkardığında esen soğuk rüzgârı hissettim. Üzerimdeki montu çıkarıp arabanın içine sıpıttım. "Sen manyak mısın?! Zır deli misin sen?! O it için mi öldürecektin kendini?! Sana yalan söyledi diye mi?! Aptal mısın sen?!" Kollarımdan tutup beni sartığında sinirle onu itekledim.

"Aptalım! Öyle aptalım ki ona inandım! Güvendim! Çok aptalım!"

"Kendine gel!" Sinirimi, öfkemi bir türlü geçiremiyordum. Sinirle bağırarak arabanın tekerine sert bir tekme geçirdim.
"Kendine gel Mine. Kendine gel ve düşün. Sana yardım edebilirim."

Kül KedisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin