🌾🌾🌾
Caelum Fraxinus'un yanından güçlükle ayrılıp Nympha'yı aramaya koyulduğunda içinde yalnızca sonsuz bir sıkıntı vardı. Fraxinus'un acısı yüreğini kavurup kül ederken, Nympha'nın başına bir şey gelmiş olabilme ihtimalini düşünüyor ve aklını kaçıracak gibi oluyordu. Hendeklerin ilerisindeki açıklıkta Cilicis, Siren, Nubes, Plaga ve Abbondio'yu gördü. Hepsi yaralanmış, kan toprak içindeydi ama hayattalardı. Yerde hareketsiz yatan büyücülerin ölü bedenleri gibi değillerdi. Hayattalardı ve nefes alıp veriyorlardı. İnanması zor olsa da savaşın bu kısmını kazanmışlardı. Arek ordusu yerle bir olmuş, Astron'un ordu diye yanında getirdiği büyücüler hezimete uğratılmıştı. Geriye yalnızca o iblisi öldürüp Nympha'yı kurtarmak kalıyordu.
Siren, hızla Caelum'a yaklaşıp "Kralım," dedi. "İyi misiniz?"
Adamın garip bir açıyla duran omzuna bakıp "Eğer izin verirseniz..." dedi çekinerek.
Caelum kafasını sallayınca Plaga'nın da yardımıyla çıkan omuzunu yerine yerleştirdiler. Hala gözlerini yaşartacak kadar canı acıyordu ama hiç değilse o katlanılmaz zonklama geçmişti.
Endişeyle etrafına bakınan Nubes "Fraxinus?" dedi. "Onu bulamıyoruz."
Caelum gözlerini uzaktaki meşalelerden birinin alevine çevirdi. Ağzını açsa bile kelimelerin dudaklarından dökülmeyeceğini biliyordu. Kafasını yavaşça iki yana salladı. Nubes elini ağzına götürüp hayret nidasını bastırmaya çalıştı.
"Kutsal Solum. Sen toprağının üzerine düşen canı kutsa." Cilicis ellerini dazlak kafasına geçirmiş ileri geri sallanıp dua ediyordu.
Siren "Kraliçe nerede?" diye sorunca Caelum ağaçlık alanı işaret etti.
Hep birlikte oraya vardıklarında gördükleri manzara savaşın en acı yüzüydü. Yaralılar, can çekişenler, korkuyla titreyenler, ölmek için yalvaran ağır yaralılar ve oradan oraya koşuşturan şifacılar...
"ANNE!"
Mavi saçlı küçük kız kalabalığın içinden sıyrılıp kendini Siren'ın kollarına attı. Genç kadın, gözyaşları içinde onu kucağına aldı ve kokusunu içine çeke çeke sarıldı.
"Bellis!" Küçük kızın yüzüne sayısız öpücük kondururken nefes nefese "Canım," dedi. "Canım kızım."
Kız minik kollarını annesine dolamış, içli içli ağlıyordu. "Baba!" diye inledi. "Baba gitti."
Siren kızı yere indirip gözlerinin içine baktı. Terden yüzüne yapışan mavi saç tutamlarını yüzünden uzaklaştırıp "Nereye gitti?" diye sordu.
Küçük kız dudaklarını büküp parmağıyla sarayı işaret etti.
Siren derin bir nefes aldı. "Kutsal Mare! Şükürler olsun. Yaşıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NYMPHA - ARBOR KRALLIĞI《TAMAMLANDI》
Fantasy《TAMAMLANDI》 Arbor Krallığının Prensesi Nympha'yı bekleyen iki zorlu savaş vardı. Biri dengeleri alt üst eden karanlık bir güce karşı, diğeri ise kalbini sıkıştırıp onu nefessiz bırakan bir aşka. ⌜ Çocuk kendini beğenmiş gülümsemesiyle, "Prensesim...