Sonunda o bölüme geldik. Berrak nasıl cesaret edip kendi nikahından kaçacak okumaya hazır mıyız? Hikayenin sonrası için düşüncelerinizi buraya yazabilirsiniz. Bu arada ben 22 Temmuz akşamı görünmez bir kaza daha doğrusu bir ben klasiği sakarlıkla küçük bir ayak sakatlığı geçiriyorum haberiniz ve bilginiz olsun.
BÖLÜM ŞARKILARI
Tan Taşçı- Yalan
Emircan İğrek-Defoluyorum***
Mekandan çıkarken kendini biraz da olsa toparlamış görünüyordu. Taksiye bindiğinde camı açıp içeri hava girmesini sağladı Berrak nefes bile alamıyordu aslında. Taksici kadının halini sormaktan kaçınmıştı, insanların bazen yalnız kalmaya ve soru sorulmamasına ihtiyacı olurdu. Radyoyu açtığında kızın gözlerinden yaşlar dökülmeye başlamıştı yeniden.
Bak, neler oldu?
Zor zamanlar bizi buldu
Hiç sormadı aşk
Yaralarımızdan vurduFatih tam da gelip bunu yapmıştı, onu yaralarından vurmuş kendi açtığı yaraları kanatmıştı... Sarıldı sanılan, iyileşti sanılan o yaralar şu an dağlanmıştı.
Sence ilk adımı hangimiz attı?
Her yer toz dumandı, zaman göz ardı
Kandırdık kendimizi, zaten olmazdı
Belki bir oyundu ama canımız yandı
Oyundu... Her şey yaşanan her şey Berrak'ın haberinin olmadığı bir oyundu evet. Fatih'in aşk diye sunduğu Berrak'ın bir aptal gibi inandığı salakça bir evlilik oyunu. Kendini bir anda aşktan başka hiçbir şeyi gözünün görmediği bir evcilik oyununda çocuklar bile bulmazdı. Çocuklar bile onun kadar kolay kandırılamazdı.
Bir an dayanamam
Bu dünyaya yaranamam
"Gitme, sonum olur", diyen dilin
Kalbin yalan, vedan yalan
Bana aşktan söz etme n'olur
Senin sevdan, dünyan yalan
Her şeyi yalandı.
"Pis yalancı, hain pislik..." Sesli söylediğini fark ettiğinde kendini durdurdu. Doğru onun sevdası da aşkı da dünyası da evliliği de yalandı. Bu yalana da saf salak Berrak çabucak inanmıştı. Kendine kızıyordu en çok. Nasıl anlamamıştı, nasıl fark etmemişti? Gözlerine aşkla baktığını sanmıştı, elini tuttuğunda kalbinin sesini duyduğuna emindi... Berrak'ı sarıp sarmalarken öperken hiç mi bir şey hissetmemişti? Onu hiç mi sevmemişti?Eve yaklaşırken gözyaşlarını sildi, eğer Gülşen onu böyle görürse dünyayı birbirine katardı. Gülşen... Onu uyarmıştı arkadaşı, gözünün açılması için aralarının bozulmasını bile göze alıp gerçekleri söylemişti ve Berrak onu azarlamıştı. Telefondaki saate baktı. Gece yarısına geliyordu. Doğum günü bitmek üzereydi. Yirmi altı yaşına hayatının en büyük ihanetiyle girmişti.
Taksi parasını ödeyip indi. Gülşen'in arabası etrafta görünmüyordu. Onun evde olmaması Berrak'ın işine gelirdi. Onu bu halde kimsenin görmemesi gerekiyordu. Evin kapısını açarken derin nefesler aldı. İçeri girdikten sonra hızlı adımlarla odasına gitti. Dolabın kapısına asılmış gelinliğini gördüğünde yere çöküp ağlamaya başlamıştı
Evlenmek üzere olduğu adam bir yalancıydı, onu sevmiyordu. Yarın bir sürü insanın önünde o evlilik yeminini her şeyi bilerek tüm doğrularının yalandan ibaret olduğunu bilerek ve geleceğe güvensiz bir şekilde edebilir miydi?
"Allah'ım ben ne yapacağım?" diye ağlarken telefonun sesini duydu. Çantasından titreyen ellerle çıkarırken konuşabilecek halde olmadığının farkındaydı. Fatih'in ismini gördüğünde kalbinin paramparça olduğunu ve kırılan her bir camın içine battığını hissetmişti. Şu an onunla konuşabilecek durumda değildi. Onun yalanlarına inanmaya hazır olmaktan korkuyordu. Aptaldı çünkü, aptaldı. Onun söylediklerinin yalan olabileceğini bilse de kendini inandıracak bir sebep bulurdu.
Sabaha kadar bile ne kadar toparlanabileceği meçhuldü. Ailesi buradaydı, kendi anne babası buradaydı. Onlara karşı çıkmıştı, arkadaşlarına dik durmuştu ve şimdi bu yoldan dönebilir mi bilmiyordu. Aklına bir şey gelmişti. Bilmiyordu yarın ne yapacağını ama bir şeyi garanti altına alacak ve her ihtimali düşünecekti. Telefonunu eline aldı, Fatih'in araması kapanmıştı. Rana'nın ismine tıkladı ve açılmasını bekledi.
"Alo Berrak, iyi misin?" Saat gece yarısını geçmişti ve arkadaşının telefonu endişeli bir ses ve bu soruyla açması normaldi.
"Ben, Rana ben... Bak beni iyi dinlemen lazım. Bunu sadece senden isteyebilirim. Sen ve ben neredeyse on beş senedir arkadaşız ve ben başka kime güvenebilirim bilmiyorum. Genelde yanlış insanlara güveniyorum çünkü. Aptal gibi kandırılıyorum." derken burnunu içli içli çekmişti.
"Berrak ne oldu? Ne güveni, ne aptallığı bak eve vardım neredeyse ama hemen yanına gelebilirim. Şimdi neredesin sen?" Berrak kendini de onu da sakinleştirmek ister gibi konuşmaya devam edecekti.
"Evdeyim, gelmene gerek yok. Güvendeyim. Rana bana bir iyilik yapman lazım ve bundan kimsenin haberi olmayacak. Yarın," dedikten sonra duraksadı. Artık saat gece yarısını geçmişti.
"Bugün yani aslında nikaha gelmeyeceksin. Belki ben, ben sana gelmek zorunda kalabilirim. Bu nikah belki de olmaz." Arkadaşının şaşırdığının farkındaydı.
"Bana bak Berrak açık açık söyle o şerefsiz ahlaksız köpek yine aldattı mı seni? Kızım ne nikahı bekliyorsun onu getir önümüze parçalarız biz." Berrak başını iki yana salladı. Aldatılmaktan da beterdi, kandırılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk İkilemi -Aşk Serisi 1-
RomanceŞimdi en savunmasız halimle bir kez daha kendimle baş başayım. Evet her şey beş ay önce yeniden başlamıştı ve ben o günü hayatımın sonuna dek hatırlayacaktım. Ben Berrak Aksu; 26 yaşındayım, kendi nikahımdan kaçtım ve size tam da bu noktaya nasıl ge...