Birkaç özel bölüm daha gelecek. Oy verip yorum yapmayı unutma. :)
"Bıçaklayabilir miyim?"
"Jisung, hayır!"
"Of!" Mavi saçlı, sıkıca kavradığı bıçağı sinirle savurduğunda arkasında saklandıkları pirinç çuvallarından birini yanlışlıkla kesmişti. Büyük kesikten hızla dökülen pirinç taneleri bir şelale ve bununla birlikte sessiz deponun içinde büyük bir gürültü oluşturmuştu.
"Hay..." Jisung, Seungmin'e mahcup bir gülümseme verdiğinde kahverengi saçlı avucunu alnına vurdu. Bu sırada saklandıkları yere yaklaşan adım sesleri yükseldi.
"Kim var orada?" Yaklaşan adamın sigara içmekten hırıltılı çıkan sesi ikilinin yüzlerini buruşturmasına sebep olurken Seungmin belindeki silahını kavradı. Jisung ise hızla bir şeyler düşünmeye çalışıyordu.
Yine klasik, görevlerinden birindeydiler. Şu an bulundukları deponun ortasında güçlü bir çetenin liderini sıkıştırmışlardı. Tabii ki yalnız değildi, etrafında bir sürü adamı tetikte bekliyordu. Bu depoya ise uyuşturucu ticaretine katkıda bulunacak bir gemi şirketinin sahibini getirtmiş, onu zorla ikna etmeye çalışıyordu.
Mavi saçlı, bileğindeki saate baktı. Polislerin burada olması an meselesiydi bu yüzden Seungmin'in silah tutan elinin üzerine kendi elini koyup onu durdurdu. Kahverengi saçlı, arkadaşına baktığında onun bakışlarından kısa sürede ne yapmayı planladığını anladı.
Mavi saçlı, üstünü başını düzeltip saklandığı yerden çıktığında tüm bakışlar ona dönmüştü. "Ah merhaba, merhaba." Hala saklanmakta olan arkadaşına sol eliyle adamların kaç kişi olduklarını beşer beşer gösterdi. Seungmin, hızla telefonundan adamların on beş kişi olduklarını ve şu an onları oyalamaya çalıştıklarını içeren bir mesaj attı.
Öbür taraftan Felix, bu mesajı alır almaz yoldaki birimlere haber vermişti. Bununla birlikte depoya giden yolda polis sirenleri daha güçlü yankılandı.
"Şey..." dedi Jisung, hala ona sinirle bakan adamlara karşı. "Imm, ben pirinç! Evet pirinç çalmaya gelmiştim. Lütfen bana polis olduğunuzu söylemeyin! Gerçi, böyle giyinen polis mi olur bilemedim de."
"Ne bakıyorsun ulan! Yakalasana adamı!" diye bağırdı arkadan birisi. Büyük ihtimalle çetenin başıydı. Bununla birlikte Jisung'ın önündeki adam ona doğru yürümeye başladı. "Yakala falan ayıp oluyor yani. Şurada adabımızla pirincimizi çalıp gidecektik. Ne gerek var böyle şeylere?"
Birkaç adım geri gitse de Seungmin'i ele vermemek için durmak zorunda kalmıştı. Böylelikle cüsseli adam onu kolundan yakaladı ve ortaya doğru sürüklemeye başladı. Jisung'ın dikkat dağıtmasını fırsat bilen Seungmin ise yavaşça arkaya doğru yürüdü.
"Kimsin lan sen!" diye bağırdı patron az önce adamının onu zorla çöktürmesiyle yerde oturan mavi saçlıya. "Abi, dedim ya pirinç çalmaya geldim ben. Sizin işiniz ne bilmiyorum ama bırakın gideyim ben, vallahi kimseye bir şey demem."
Kaşları çatılı adam, mavi saçlının önüne doğru yürüdü. "Hırsızmış." dedi alayla. Botunun ucuyla Jisung'ın üzerinde pahalı olduğu her yerinden belli pantolonunun ev sahipliği yaptığı bacağını dürttü. "Hadi oradan."
Jisung'ın tekrar konuşmaya başladığı sırada Seungmin arkadan iyice adamlara yaklaşmıştı. Pirinç çuvallarından oluşan duvara yakın olan bir tanesinin ağzını kapatıp geriye çekti ve onu orada bayılttı. "Kaldı on dört." dedi kendi kendine ve ilerlemeye devam etti. Adamların etrafında daire çiziyordu. Diğer tarafa geçtiğinde ayakkabısının ucuyla sadece az ötedeki adamın duyacağı bir ses çıkardı. Bununla birlikte sesi duyan adam o tarafa yürüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aleator // Chanmin
Fanfiction(TAMAMLANDI.) "Söylesene Chris, bahse var mısın?" Yarım ağız sırıttı büyük olan, karşısındaki çocuğun cesareti onu hiç etkilememişti. Aksine içinden ona acıyor, alay ediyordu. Elindeki jetonları masaya fırlattı ve karşısında zorla diz çöktürülmüş ço...