Önceki bölümü okuduğuna emin ol. Bol bol yorum ve oy bekliyorum son iki bölüm kaldı.
Mahkemenin üzerinden tam üç gün geçmişti. Jisung'ın istifası ve gidişi herkesi yıkmıştı. Kanıtları yok etmesine kimse kızamamıştı bile. Seungmin'in onun yerine kendini koymasına gerek bile kalmamıştı. Onu anlıyordu, Chris hapiste de olsa en azından yaşıyordu ve yine de umudu vardı.
Ancak aynı anda hem sevdiği adamı hem de en yakın arkadaşını kaybetmek dağıtmıştı Seungmin'i. Lay'in elini kolunu sallayarak sokaklarda gezmesi onu öldürme isteği yaratıyordu Seungmin'de.
Minho ise... kelimenin tam anlamıyla mahvolmuştu. Kendini eve hapsetmiş, sürekli ağlıyordu. Onun için canını verebileceği kişi şimdi yoktu yanında. Hem de omuzlarında dünyanın en ağır yükünü taşıyordu. Bu yükü paylaşmak isterdi, Jisung'ı yanından hiç ayırmamalıydı. Öğrenene kadar üstelemeliydi. Sonunda kavga bile etseler gitmesini izin vermemeliydi.
Elindeki mektubu sertçe sehpaya bırakarak ellerini yüzüne kapattı. Üç günde bu mektubu kaç kez okuduğunu saymamıştı bile. Gözyaşları durmak bilmiyordu, kalbi paramparçaydı. Onun nerede olduğunu, nasıl olduğunu, yaşayıp yaşamadığını bilmemek göğsüne büyük bir acı bırakıyordu.
Belirsizlikten nefret ederdi Minho. Bu işin peşini öyle kolay bırakacak da değildi. Kendi bulduğu kanıtları yedeklediği bilgisayarını bulmak adına hareketlendi. Lay'i parmaklıklar arasına sokup Chris'i kurtardıktan sonra dünyanın öbür ucunda olsa da Jisung'ı bulacaktı.
Yukarı çıkıp giyinme odasına girdi. Kimsenin aklına gelmeyen çorap çekmecesinin derinliklerindeki kapağı kaldırdı ve bilgisayarı çıkardı.
Açtıktan sonra dosyaları kurcaladı. O gece uyumamış, kanıtları tek tek gün yüzüne çıkarmak için uğraşmıştı.
Önceki geceler gibi o gece de uyumayan bir başkası daha vardı.
Kahverengi saçlı elindeki içki şişesiyle, yüksek bir binanın tepesinde oturuyordu. Başarısızlığı hazmedememişti henüz. Jisung'ı özlemişti, Chris'i özlemişti. Ancak elinden bir şey gelmiyordu.
Bir dizini kendine çekmiş, diğerini ise aşağı sarkıtmıştı. Elindeki şişenin dibinde kalan içkiyi bir hortum oluşturması için çevirirken gökyüzünü izliyordu bomboş bakışlarla.
Chris cezaevine gönderilmeden önce ona veda bile edememişti. Son kez sarılamamıştı bile. Şimdi ise yanına gidemiyordu, onu görürse iyice yıkılacağından korkuyordu bir de ona verdiği sözü tutamaması vardı tabii.
Bu aklına düşerken ayaklanmıştı. Binanın tepesinde öylece dikildikten sonra geri aşağı inmek için merdivenlere yöneldi. Elindeki içki şişesini çatıda bırakmıştı. Chris'e verdiği sözü tutmalıydı.
Artık sessiz olan evine girdiğinde derin bir karanlık karşılamıştı onu. İlk olarak Lay için tekrar tutuklama emri çıkaracak bir şeye ihtiyacı vardı.
Bütün gece uyumadı. Ne haldeydi bilmiyordu ancak bir saniye olsun düşünmeyi bırakmamıştı. Sonuç ise değmişti, zor olacaktı ancak Seungmin kendine güvenmek zorundaydı. Bu yüzden oturduğu koltuktan güneşin doğuşuyla birlikte kalktı.
İçki kokusunun üstüne sindiğini biliyordu, bu yüzden hızlıca bir duşa girdi. Kalbi heyecanla hızlanmıştı, damarlarındaki hırs tüm bedenini kaynatıyordu.
Duştan çıktıktan sonra giyindi ve evden çıktı. Motoruna ilerleyip aracı çalıştırdıktan sonra NIS'e doğru sürmeye başladı.
Mavi bina görüş açısına girdiğinde hızlanarak sert bir manevrayla durdu. Kaskını çıkarıp dağılan saçlarını düzelttikten sonra binaya girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aleator // Chanmin
Fanfiction(TAMAMLANDI.) "Söylesene Chris, bahse var mısın?" Yarım ağız sırıttı büyük olan, karşısındaki çocuğun cesareti onu hiç etkilememişti. Aksine içinden ona acıyor, alay ediyordu. Elindeki jetonları masaya fırlattı ve karşısında zorla diz çöktürülmüş ço...