Helllooo önceki bölümü okuduğunuza emin olunnnn oy vermeyi de unutmayın pls
🥂•
Jisung, yorucu ve oldukça aksiyonlu olan günün ardından eve gelmişti. Anahtarı kilide geçirip kapıyı açtıktan sonra içeri girdi. Son birkaç saat içinde öğrendikleri ve yaşadıkları ona fazla gelmişti.
Anahtarı yandaki masanın üstüne attıktan sonra kulaklığını çıkardı ve onu da anahtarlarının yanına koydu. Derin bir nefes alarak karanlık ve sessiz evin içinde banyoya doğru yürümüştü. Ilık bir duşun ardından pijamalarını giyerek oturma odasına adımladı. Öğrendikleri şeyleri diğerlerine anlatmayı çok istiyordu ama Minho'ya söz vermişti, kendisi ondan daha kıdemli olduğu için dediklerine uymalıydı.
Çok geçmeden yorgunluk ve üstüne çöken ağırlıkla koltukta uyuyakalmıştı.
—
"Abi lütfen, daha birkaç gün önce göndermedik mi silahları?" Chris, gün doğarken salondaki siyah koltuğuna oturmuş, dirseklerini dizine yaslamıştı. Bir eliyle telefonu tutarken diğer elinin avuç içiyle ağrımaya başlayan şakaklarını ovuyor, saçlarını çekiştiriyordu.
Lay telefonun ardından neredeyse kükremişti. "Şu sıralar sözümden çok çıkar oldun sen. Üvey kardeşimize bir ziyaret düzenlemeli miyim?"
"Jeongin'i rahat bırakacağına söz vermiştin. Sakın ona dokunma!"
"Ben kötü bir adamım Chris. Kötü adamlar sözlerini tutmazlar."
Siyah saçlı içinden bir küfür savurdu. Başka çaresi yoktu, kabul etmek zorundaydı.
"Tamam lanet olsun. Adamları anca birkaç güne toplayabilirim. Teslimat ne zaman?"
"Cumartesi, henüz vaktin var."
Chris konuştuğu telefonu abisinin yüzüne kapatıp takım elbisesinin ceketinin cebine koyduktan sonra ayaklandı. Üst kata çıkıp yatak odasının kapısını tıklattı birkaç sefer girmeden önce.
Seungmin bu tıkırtıyla uyanmıştı. Esneyerek doğruldu. "Günaydın." Odaya giren Chris'e bakarak boğuk sesiyle söylemişti. Chris ise cevap vermedi. Oldukça dalgındı.
Saatini koluna taktıktan sonra yataktaki bedene döndü. "Hadi çıkalım."
Seungmin çatık kaşlarıyla onu onayladı. Bir şey mi olmuştu? Bilmiyordu. Hızla yataktan kalkıp hazırlandıktan sonra aşağı indi. Chris ile birlikte onun arabasına ilerlediler ve yola koyuldular.
Siyah arabanın lastiklerinin sesi otoparkta yankılandığında durmuşlardı. Chris tek eli direksiyonun üzerindeyken yanındaki Seungmin'e döndü. "Kumarhanede bir sıkıntı yok. İşine gidebilirsin gönül rahatlığıyla."
Seungmin ise tekrar düşüncelere dalarken onu onaylamıştı. Birlikte arabadan indiler ve şirkete doğru ilerlemeye başladılar. O sırada Chris'in telefonu titremişti. Büyük olan cihazı kulağına götürüp cevapladı. Seungmin ise çaktırmadan ona birazcık daha yaklaştı.
"Cumartesiymiş. Detayları öğrenip mesaj at." Söyledikten sonra derin bir nefes verdi büyük olan. Tam telefonu kapatacaktı ki aklına gelen şeyle duraksadı. "Hyunjin."
"Efendim hyung?"
"Birkaç gün Jeongin'i izlemeni istiyorum. Gözünü bir saniye olsun üstünden ayırma ve yanında kal."
Hyunjin'in onayını aldıktan sonra telefonu kapatmıştı. Seungmin'in ise aklı karman çormandı. Cumartesi olan neydi, Chris Hyunjin ve Jeongin'in ilişkisini biliyor muydu, başka bir şeyler mi dönüyordu? Bir türlü anlayamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aleator // Chanmin
Fanfiction(TAMAMLANDI.) "Söylesene Chris, bahse var mısın?" Yarım ağız sırıttı büyük olan, karşısındaki çocuğun cesareti onu hiç etkilememişti. Aksine içinden ona acıyor, alay ediyordu. Elindeki jetonları masaya fırlattı ve karşısında zorla diz çöktürülmüş ço...