Oy sınırı: 226
Yorum sınırı: 350"Şimdi ne yapacağız?"
Jisung mutsuzca ellerini yüzüne kapatıp söylemişti. Hep birlikte salona geçmiş, oturuyorlardı.
Seungmin bıkkınca bir nefes verdi. "Doğru düzgün anlayalım bir."
Cebinden telefonunu çıkarıp Felix'in numarasını bulduktan sonra tıkladı ve kulağına götürdü. Birkaç çalıştan sonra telefon açılmıştı. "Alo?"
"Lix..." Seungmin sesinin ağlamaklı çıkmasına engel olamamıştı. İşinin tehlikeye girdiğine inanmak, en önemlisi Chris'in hapse girmesini istemiyordu.
"Seungmin."
"Ne yapacağız?"
"Bir sakin ol önce."
Seungmin arkadaşının göremeyeceğini bile bile kafasını iki yana sallamıştı. Chris, onun titreyen elini tuttu ve dudaklarına götürüp bir öpücük bıraktı.
"Birisi isimsiz bir şekilde ihbar etmiş sizi, kanıt olarak da Chris'le senin fotoğrafların var."
"Yani?"
"Yani, herkes Chris'i suçlu gördüğü için ona yardım ettiğiniz düşünülüyor. Müdürle konuştum, elimizden geleni yaptık Changbin'le. Şu anlık yeni ajanlar gönderilecek mi bilmiyorum."
"Gönderilmemeli Lix, gönderilemez."
"O kadarı bizi aşıyor, üzgünüm Seungmin."
"Her neyse." Derin bir nefes verdi. "Teşekkürler, görüşürüz." Seungmin direkt olarak telefonu kapatıp koltukta yanına koyduğunda salona hakim olan sessizlik kaldığı yerden devam etmişti. Kimseden çıt çıkmıyordu. Taa ki Jisung'ın öne doğru eğilip birden bağırmasına kadar.
"Yah! Sıkıntı yok, görevden alınmış olmamız kendi başımıza halledemeyeceğimiz anlamına gelmez."
Seungmin boş bakışlarını arkadaşının yüzünde gezdirmişti. "Yakında geri çağırırlar ama."
Jisung kafasını iki yana salladı. "Bu yılki tüm izinlerimizi kullanırız. Hatta istifa edelim."
Minho şaşkınca ona döndü. "Jisung, ne dediğinin farkında mısın?"
Jisung koltukta geriye yaslanıp bacak bacak üstüne atmıştı. "Gayet farkındayım, gerçek suçluyu yakaladığımızda zaten bizi işe geri almazlar mı?"
Seungmin biraz düşündükten sonra ellerini saçlarının arasına atmıştı. Başı ağrımaya başlamıştı, düşünceleri beyninin içinde ona baskı yapıyordu.
"Bunu sonra düşünelim, geri çağırılıncaya dek işimize odaklanmalıyız."
Chris onun saçlarını çekiştiren ellerini tutup indirdikten sonra destek verircesine sıkmıştı. Sonra Seungmin'in gözlerine baktı. "Üzgünüm."
Seungmin sevdiği adama gülümsemeye çalışıp kafasını iki yana salladı önemli değil dercesine. Elinin üstündeki avuçları sıkıca tuttu ve parmaklarını birleştirdi. Yine ve yeniden kimseden çıt çıkmazken Jisung boğazını temizledi. "Chris, şirkete gitmelisiniz."
Chris kafasıyla onu onaylasa da Seungmin'i bırakmak istemiyordu. Kahverengi saçlı Chris'in ona olan bakışlarından bile anlayabilmişti bunu. Avuçları arasındaki elini okşadı ve "Gitmelisin." dedi.
Büyük olan düşünceli bakışlarını Seungmin'in suratında gezdirip ona doğru eğilmiş, önce alnını sonra da dudaklarını öptükten sonra baş parmağıyla yanağını okşamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aleator // Chanmin
Fanfiction(TAMAMLANDI.) "Söylesene Chris, bahse var mısın?" Yarım ağız sırıttı büyük olan, karşısındaki çocuğun cesareti onu hiç etkilememişti. Aksine içinden ona acıyor, alay ediyordu. Elindeki jetonları masaya fırlattı ve karşısında zorla diz çöktürülmüş ço...