Kaos ve Dehşet

748 114 17
                                    



"Artık geri dönüş yok."

-

"Dürüst olmak gerekirse, sahnede hiç AMAs'te hissettiğim kadar baskı hissetmemiştim. Tabii ki de her zaman gergindim. Ama röportajları ve talk showları çok zor buldum."

Burada j-hope, Amerika'da gerçekten aktif olmaya başladıkları zamana dair anılarından bahsediyor. Şöyle anlatıyor:

"İngilizcem iyi olsaydı, düşüncelerimi ve tutumlarımı düzgün bir şekilde ifade edebilseydim, kendimi daha çok eğlendirebilirdim. Bu sorun beni gerçekten engelledi. Sanırım buna rağmen iyiydim, çünkü sahnede performans sergilemenin, hatta gerginlik ve endişenin o kadar değerli olduğuna inandım ki hepsini kabul etmek zorunda kaldım. 'Tamam, evet, hadi bir deneyelim!' dediğim şeyler oldu. Ama sahnenin ötesindeki diğer şeyler, bu konuda hissettiklerim tamamen farklıydı. Örneğin, 'Seni seven bu kadar çok hayrana sahip olmak nasıl bir duygu?' gibi sorular sorulurdu. Korece ifade etsem yürekten hissettiklerimi aktarabilirdim ama dil farklı... Böyle zamanlarda programın genel bir akışı oluyor ve söylemeniz gereken ve yapmaya çalıştığınız temel yorumlar oluyor. Kendimi tanıdıktan ve tüm bunları ezberledikten sonra, beni aştığımı hissedebiliyordum."

Bu durumlar devam ederken, j-hope bir şeylerin giderek zorlaştığını fark etti:

"Yeterli zihinsel alanım olmadığında tükeniyorum. Talk showlar, kırmızı halılar ve bitmek bilmeyen röportajlar... Bunların sonucunda kendimi tükenmiş hissettim."

Bu sadece alışılmadık bir ortamda yoğun bir programın baskısı ile ilgili değildi. Tekrar tekrar en azından bir şeyler yapması gerektiğini fark eden, ancak hiçbir şeye katkıda bulunamayan j-hope, içine kapandı:

"Sinir bozucuydu. En azından bir şeyler yapmak için kendimi kırbaçlıyorum ama yapamıyorum. İngilizce çalışma ihtiyacı hissediyorum, ancak pratikte bunu düzgün yapamadığımı görünce, 'Vay canına, cidden... Yapabileceğim tek şeyin bu olduğuna inanamıyorum' diye düşünüyorum ve kendimi azarlıyorum. Sahnede bir eksiğim varsa bunu pratik yaparak çözebilirim ama İngilizce çalışmak öyle olmuyor. Her seferinde, otel odasında kendi kendime 'Oh, öyleyse yapabildiğim tek şey bu,' diye düşündüm."

BTS'in herhangi bir krizde ilerlemeye devam etmesinin nedenlerinden biri, sonunda zaferin veya yenilginin her zaman sahnede belirlenecek olmasıydı. Durumları ne kadar dezavantajlı olursa olsun, hatta tüm dünya onlardan nefret ediyormuş gibi hissetseler de, yapmaları gereken tek şey iyi bir şarkı ve harika bir performans hazırlamak ve hepsini sahnede sergilemekti.

Ancak AMAs'teki performanslarından sonra Amerika'daki faaliyetleri onları kaosa sürükledi. RM dışındaki tüm üyeler İngilizce röportaj vermeyi zor buldukları için, fikirlerini açıkça söylemeleri kolay değildi. Kendi aralarında konuştukları ve ekip çalışmasının doğal bir şekilde ortaya çıkmasına izin veren benzersiz röportaj tarzlarını ortaya koymak da zordu. Ve böylece röportajlar RM için daha da büyük bir yük haline geldi.

j-hope, RM'in o zamanki rolüne saygı duruşunda bulunuyor:

"RM olmasaydı, başımız ciddi belada olurdu. (Gülüyor) Benim görüşüme göre ABD'de bu kadar popüler olmamız zor olurdu. RM'in rolü çok büyük."

RM için, ABD'de ilk kez İngilizce röportaj vermek zorunda kalması, aniden bir savaş alanına atılmak gibiydi. Şöyle hatırlıyor:

"BBMAs'e ilk kez gidiyorduk ve bize bir saat boyunca canlı röportaj yapacağımızı söylediler. Birden bire. Onbir tane ABD yayıncısı ile röportaj yapacağımızı. Ve on dakika sonrasında. Psikolojik bir çöküntü yaşıyor gibiydim. Tüm muhabirlerin farklı aksanları vardı ve ne dediklerini anlamak zordu. Yine de atlattım."

RM, o zamanı hatırlayarak alaycı bir gülümseme takınıyor ve şöyle diyor:

"Sonra, üstesinden geldikten sonra, 'Tamam, başımız gerçekten büyük bir belada' dedim. Artık geri dönüş yok.'"

İngilizce tek sorun değildi. Elbette, ilk kez Koreli bir idol grubu Amerika'da bu kadar popüler hale geliyordu ve ABD medyası gruba yalnızca BTS'i değil, idol endüstrisini ve bir bütün olarak Kore popüler müzik endüstrisini de soruyordu.

Yanıt verirken RM, kısa olması ve yanlış anlaşılmaya yol açmaması için dediklerini kısaltmak zorunda kaldı. Eğer anlam tam anlamıyla yerine oturmazsa hem Kore hem de Amerika için problem yaratabilecek sorunlar ortaya çıkardı.

"2018'in sonuna kadar <olanları> her seferinde stresli buldum. Her zaman böyle cevaplar bulamazdım. Böylece İngilizceyi gerçekten bir 'hayatta kalma' meselesi olarak öğrendim. Teknik konular gündeme geldiğinde hala zorlanıyorum. Ve hassas sorular için, cevap vermekten kaçınmanın iyi bir izlenim bıraktığını düşünmemiştim. Bu yüzden, kışkırtıcı olmadan veya yanlış anlamaya yol açmadan nazikçe yanıt vermem gerekiyordu ve bunu İngilizce yapmak zorundaydım. Gerçekten... Gerçekten de birkaç tane kıllı an vardı."

RM'in medya önünde İngilizce konuşmak zorunda olduğu her an kritikti ve bu kritik anları atlatmak için bilgeliğe ihtiyacı vardı.

Şimdi aradan biraz zaman geçtiği için, RM o zamanlar yaşadığı endişeleri şöyle özetliyor:

"Çünkü her zaman iş röportajlara geldiğinde gidip kapıyı açanın ben olmam gerektiğini düşündüm, üzerime gelen görevleri yerine getiriyormuşum gibi hissediyordum ve bunalmıştım. Bu yüzden, 'Ah... bu iş büyüyor.', 'Şimdi neredeyiz?', 'Pekala, etrafımıza hızlıca bir göz atsak mı?' gibi şeyler düşünecek yerim yoktu. 'Bunun ne olduğunu bilmiyorum ama çabuk yapmalıyım.' 'Yapacak çok işim var'. diyordum. Yarın yirmi tane medya kuruluşuyla kırmızı halıda röportajlar yapmam gerekiyordu ama zor mu öyle mi böyle mi diye düşünemedim. Bir ifade daha öğrenmem ve röportajı iyi yapmam gerekiyordu ...Ben 'Şimdilik bir deneyeyim!' dedikçe hepsi uçup gitti."

-

Çeviren:
- Wendy

Hikayenin de ötesinde - BTS'in 10 yıllık kaydı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin