24.Bölüm: Kırılan Kalpler

3.6K 259 79
                                    


Evet yeni bir bölümle karşınızdayım ve farkındaysanız sınır geçilmemesine rağmen bölüm atıyorum. Durumu yoklamak için böyle bir şey yapmak istedim ama level 1 de elendim sağ olun yaa sşfçhihihihçbçhçhihl

Demek ki sınır koyma işlemi için daha erkenmişş bunu anladımmmm

Bölüm atmamın bir diğer sebebine gelecek olursak....

BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜMM

Bunun şerefine sizleri de mutlu etmek istedimmm ve sizleri çok özledimm💜💜

Doğum günümün şerefineee bol bol OY ve YORUM yaparsanız bana çok güzel bir hediye vermiş olursunuz değerli arkadaşlarrrr

Ayrıca MANİFEST olayına inanıyorsanızzz bugün çok özel bir günmüş bu yüzden gece bitmedenn yapınnn ben yaptımm vallaa wşföhçbşbşbşhçh

Sizi seviyorum ve öyleyse bölüme davet ediyorum, keyifli okumalar dilerim❤






Pencereden tüm şiddetiyle esen rüzgarı seyre daldım, ağaçlar ahenkle sallanıyor, perde uçuşuyor öyle ki evin büyükçe giriş kapısı bile sarsılıyordu. Cama vuran yağmur damlalarının aşağıya doğru yol çizip birleşmelerine daldım, oldum olası böyle havaları severdim, fırtınalar hep hoşuma giderdi.

Başımı kaldırdığımda tüm kasvetiyle gökyüzünü adeta mengene gibi saran bulutlara baktım, sabah saatleri olmasına rağmen havanın kararmaya yüz tutmasına vesile oluyorlardı. Birbirine bağlı gibi görünen iki bulutu incelerken aniden aralarında patlayan ışık süzmesi ile dudaklarımın arasından bir nida koptu, elimi korku içinde atan kalbime yasladım.

Yeterince hava almıştım, fazlasına gerek yoktu. Elimi camın pervazına koyup kapatacağım sırada evin önünde gördüğüm beden ile duraksadım. Baştan aşağıya koyu tonlarda giyinmişti, kapşon takıyordu. Yağmur şiddetini iyice artırmıştı, bu her kimse neden şemsiye kullanmıyordu? Uykulu gözlerimi ovalayıp kim olduğunu anlamak için gözlerimi hafifçe kıstım. Siyahlar içindeki kişi başını hafif çevirince dudaklarım şaşkınlıkla aralandı, "Rüzgar..."

Sanki fısıltımı duymuş gibi bedenini arkasında bıraktığı eve döndürüp başını tam da olduğum yere kaldırdı ve o an göz göze geldik. Yüzü ifadesizdi, hiçbir duyguya dair kalıntı yoktu. Koyu mavi gözlerinin tek odağı gözlerimdi. Bakışları o kadar yoğundu ki bunun altında ezilmiş gibi hissettim.

"Rüzgar, nereye gidiyorsun..." Gözlerime kenetlediği bakışları kıpırdayan dudaklarıma indiğinde, vücuduma yüklenen adrenalin seviyesi arttı ve ayaklarımın beni sürüklemesine izin verdim. Kendimi onun dipsiz bucaksız bakışları etkisinden kurtarıp camı bile kapatmadan odadan koşar adımlarla çıktım ve merdivenleri ikişer üçer atlayarak aşağıya inmeye başladım.

Sabahın bu saatinde elinde bavulla nereye gidiyordu? Bizi bırakıyor muydu, terk mi ediyordu bizi, beni...

Hayır yapmazdı, benim tanıdığım Rüzgar öylece bırakıp gitmezdi. Kimseye sırtını dönmezdi,yarı yolda bırakmazdı, terk etmezdi.
İçimde oluşan ağlama isteğini zorlukla bastırsam da gözlerimin dolmasını engelleyemedim, birkaç damla yaş firar etti.

Nefes nefese evin kapısını açtığım anda saçlarım fırtına etkisiyle uçuştu, tüm vücudum soğuğun etkisiyle ürperdi ama bunu umursamadım. Çıplak ayaklarımla kendimi evden dışarıya attığımda onun hâlâ aynı yerde durduğunu görmemle derin bir nefes verdim. Kara bir delik gibi derin olan gözleri beni hapsi altına almışken yutkundum, her bir kıvrımımda hissettiğim yağmur damlalarını, çıplak ayaklarımı göz ardı edip ağır adımlarla ona doğru ilerledim.

SARI PAPATYA| AileHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin