Gökyüzünden odamın penceresine vuran güneş yüzünden göz kapaklarımı açıp kıpranmaya başladığımda, zor da olsa saate baktım. Saat sabah yediydi. Zorlukla yataktan kalkıp lavaboya gittim ve elimi yüzümü yıkadım.
Yaz tatilinden dolayı okul olmadığı için son iki haftadır erken kalkma gibi bir derdim yoktu. Hızlıca üzerime rahat şeyler giyip aşağı inerken kulağıma gelen seslerin abime ait olduğunu hemen anladım. Salon kapısının kalan kısmından gördüğümde bir ileri bir geri giderek telefonla konuşuyordu. "Günaydın abi." Dedim ve cevabını beklemeden mutfağa girip kahvaltı hazırlamaya başladım.
Size hemen kendimi ve hayatımı özetleyeyim: ben Elfin, on dokuz yaşındayım. Ben çok küçükken Annem ve babam trafik kazasında ölmüş. O günden beri Emirle, yani abimle yaşıyorum. Onları özlüyorum, bazen onların yanına gitmek istiyorum ama güçlü olmaya çalışmam gerektiğini biliyorum.
Üstelik hiç derdim yokmuş gibi bir de Abimin en yakın arkadaşının kardeşinden, yani dünyaca ünlü Arda Güler'den hoşlanıyorum. Bana bakmayacağını, sevmeyeceğini bile bile hayaller kurup duruyorum.
Düşünecek vaktim yoktu. Kahvaltıyı hazırlayıp masanın üzerine yerleştirirken abimi çağırdım. Saniyeler içinde masaya oturdu ama hala telefonla konuşuyordu.
"Abi şu telefonu kapatıp yemeğini yer misin artık?" Dedim çayları koyarken/ Abim telefonu kendinden uzaklaştırıp eliyle hoparlörü kapattı.
"Kızım bir sussana amına koyayım," dedi sitemle. Göz devirmekle yetindim.
"Etme dedikçe daha çok küfür ediyorsun abi." En sonunda abim telefonu kapatıp yemeğini yemeye başladı. "Kimle konuşuyordun?" Dedim ağzıma domatesi atarken. Abim çayından bir yudum aldı.
"Bora'yla. şu tatil işini konuştuk biraz."
"Tatile mi gidiyoruz?" Dedim hızlıca.
"Gidiyorum." Dedi.
"Lan ben ne olacağım!?"
"Evde duracaksın."Elimdeki çatalı bırakıp abime doğru el hareketi çektim ve yemeğimi yemeye devam ettim. Abim kaşları çatık bir şekilde bana bakmaya başladı. "Teybiyesiz," dedi çayını içerken.
"Geleceğim hayatım, beni burada tek bırakmana izin vermem." Dedim saçımı arkaya atarken. Sıcaktan bütün saçlar enseme yapışmıştı.
Abim kaşları çatık bir şekilde bana bakmaya devam etti ve elindeki bardağı sıktı. Beni böyle tehdit ediyordu. "Gelmeyeceksin dedim, o kadar." Şakadan çıkmış gibi bir ifadesi vardı. Canıma minnetti. Karşılık vermeden durmayacağımı bilmesi gerekiyordu. Ayağı kalktım ve sinirle konuştum.
"Gezip dolaşıp arkanı toplamamı bekleme benden. Eşitiz. Sen gezersem, bende gezerim. Merak etme, bende sana çok meraklı değilim." Yüzüm öfkeden yanıyordu. Bir kaç saniye sonra öfkeyle söylediğim şeye kendim bile inanamadım. "Annem izin verir ban-" Abime doğru salladığım parmağım yavaşça aşağı doğru indi. Ağzımdan kaçırdığım cümle gözlerimin dolmasına yeterken arkamı döndüm.
"Elfin, bekle..." dedi abim sakinleşmiş üzgün sesiyle.
Kalbimdeki sızıyı bastırarak gözlerimi yumdum. Topuklarımda dönerken göz yaşlarım akmaya devam ediyordu. Hızlıca odama çıktıktan sonra kapıyı sertçe kapattım ve ağlayarak yatağa oturdum. Hala aklım o cümledeydi. Annemin hayatta olmadığını bildiğim halde öyle bir cümle kurmamın tek sebebi gördüğüm kabuslardı. Sürekli annemi görüyor ve onunla konuşuyordum.
Yataktan hızla kalkıp cama doğru ilerledim çaresizce. Ayağıma kramp girdiğinde oturamıyordum. Gözlerim hala doluydu. Dışarıdan çocuk sesleri geliyordu. Bazılarının annesi ona bağırıyor, bazıları ise kahkaha atarak kızını kovalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçilmez Yara *Arda Güler*
Teen Fiction"Güzel olan şey dünya değil, Elfin. Güzel olan sensin." 🩷 Çocukluktan gelen bir aşk, kalpten gelen bir futbol sevgisi. Sevdiğinin peşini bırakmayan, güçlü olan ama belli etmeyen kız, hayatını futbola ve sevdiklerine adamış bir çocuk. Arda güler ve...