34. BÖLÜM

519 28 43
                                    

4 gün olmuştu Elfin o hasta yatağında, tüm güzelliğiyle uyuyalı. 4 gün olmuştu ona sarılıp kokusunu içime çekmeyeli...

O 4 gün içerisinde doktorlar gelip gitmişti yanına. Hepsinin de cevabı aynıydı. Bugün uyandırmayı deneyeceklerdi. Eğer uyanmazsa tekrar operasyona alınacaktı...

Elfin'im... Uyansana be güzelim...

"Arda, oğlum 4 gün oldu, hala eve gitmedin." Diyerek omzuma dokundu irfan abi. Omuz silktim. Şu an eve gitmek en son yapacağım şey bile değildi.

"Tamam o zaman, kantine inelim bi' çay iç. Sonra hemen geliriz bakmaya devam edersin elfin'e. Olur mu?" Diyerek son kozunu oynadı.

Aslında bi' çay içmek fena olmazdı. "Ama aklım burda kalır abi..." dedim düşünceli bir sesle. İrfan abi güldü. "Gözde ve Enfal burda zaten, merak etme."

"İyi peki madem, ama hemen geleceğiz bak." Dedim. Başını salladı. Beraber kantine inmek için yürümeye başladık.

Kantin çok kalabalık değildi. En azından özel bir hastaneye göre. Ha bu arada, kadın takımını merak edenler için söyleyeyim. Hepsi dün gelip elfin'e baktılar. 2 gün sonra maçları olduğun gitmek zorunda kaldılar.

Zaten bu maçtan sonra milli ara vardı. O yüzden elfin çok fazla maç kaçırmayacaktı. Beni en çok mutlu eden şeyde kariyerini bitmemesiydi...

Bütün sosyal medya elfin'i konuşuyordu. Herkes maçta sakatlandığı anı paylaşıp üzgün olduklarını söylüyordu. Bende izlemiştim sakatlandığı anı.

Ne hissettiğim ne siz sorun ne ben söyleyeyim...

"Gel şöyle oturalım," dedi irfan abi boş olan masayı gösterip. "Ben çay içeceğim," dedim. "Kahve sevmem biliyorsun." İrfan abi başını salladı gülerek, sonra da içecekleri almak için masadan ayrıldı.

O gidince bende düşünceler daldım. Ne kadar da benziyorduk Elfin'le... o da benim gibi kışı seviyordu, kahveyi sevmiyordu, saçının düz olmasını seviyordu, yemek yemeyi seviyordu...

"Oğlum duyuyor musun beni, aloo!" İrfan abinin eliyle gözümün önünde git gel yapmasıyla ayılmıştım.

"Ha? ney?" Diyerek kafamı salladım. "Daldın gittin onu diyorum." Dedi ve güldü. "Ha evet..." çayımdan 2 şeker atıp bir yudum aldım. Hava soğuk olduğu için rahatlamıştım.

Çayı hızlı hızlı içtim ve boş bardağı masaya bıraktım. "Hadi gidelim!" Diye heyecanla bağırınca herkes bana baktı. İrfan abi de aynı şekilde."Bismillahirrahmanirrahim, yudum alsaydım bi'..."

"Ya hadi hadi sonra alırsın yudumunu, gidelim artık çok bile durduk." Dedim ve ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdüğümde irfan abinin arkamdan, "mazallah 5 dakikayı geçerse başımıza bi' iş gelir!" Diye söylendiğini duydum.

Merdivenleri ikişer ikişer çıkıp bizim kata geldim ve tekrar elimi cama koyup elfin'i izlemeye başladım. Daha 3 dakika geçmeden doktorlar geldi.

"Bir sorun yok değil mi?" Dedim hemen telaşla. Doktor gülümseyerek başını salladı. "Elfin hanımı uyandıracağız, bir sorun yok." Diyerek beni rahatlatmıştı.

"Şey, bende girebilir miyim?" Dedim elfin'e duyduğum özlemin duygusallığıyla. Doktor bir odaya bir bana baktı ve başını salladı. Gülümsedim.

İrfan abi ve mert abi de ben kapıdan girerken gülümseyerek bana el salladı. Kapıdan girdiğim an hissettiğim duyguyu nasıl tarif edeceğimi bile bilemedim...

Bir insan hasta halde uyurken bile bu kadar güzel olmamalıydı...

"Arda bey, ilk öncelikle size şunu söyleyeyim; kız arkadaşınızın uyanmama ihtimali var biliyorsunuz. Ameliyat başarılı geçti ancak canının acımaması için bir takım ilaçlar verdik. Bu ilaçlar ters etki de yaratabiliyor bazen. ama biz elfin hanımın uyanacağına yürekten inanıyoruz, buna hiç şüpheniz olmasın." Dedi gülümser bir tavırla.

Vazgeçilmez Yara *Arda Güler*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin