"Elfin, uyansana artık be!" Karmakarışık duyduğum seslerle gözümü açtığımda karşıma abimi görmemle yerimden fırladım. "Noluyor lan?" Dedim sesli bir şekilde.
"Geldik kalk hadi." Dedi abim kolumdan tutarken.
"Allah senin cezanı kaldırsın, pislik! kulağımın dibinde ne bağırıyorsun?" Sinirle sitem ederek arabadan inip üstümü çırptım ve kollarımı iki yana açarak esnedim. Yol boyunca uyumuştum.
Etrafıma baktığımda lüks bir otele geldiğimizi gördüm. "Benim odam nerde? Hemen gitmek istiyorum." Dedim abime doğru. "1907 Numaralı oda, al." Dedi ve anahtarı uzattı.
"Yuh, Fenerbahçem'in numarasında kalıyorum, ağla." heyecanla yerimde zıpladığımda abim gülümseyerek yavaşça kafama vurdu.
Hemen anahtarı ve valizimi alıp odama çıktım. Dolabıma kıyafetlerimi, yatağın yanındaki masaya da telefonumu, kulaklığımı, günlüğümü ve şarj aletimi koydum.
Arda'nın yanına gitmek için kapıdan çıktım ancak Arda'nın oda numarasını bilmiyordum ki, nasıl gidecektim?
Karşımda upuzun bir koridor vardı. Hiç düşünmeden o yola girdim ve öylesine etrafa bakmaya başladım. Gerçekten fazlasıyla lüks bir oteldi.
Yürü yürü bitmeyen yolda ilerlerken arkamdan gelen sesle hızlıca arkama döndüm ve karşımdaki karanlığa elimi savurdum. Elim biri tarafından tutulduğunda alnımdan terler akmaya başlamıştı.
Gözlerimdeki karanlık geçtiğinde karşımda Arda'yı görünce şok oldum. "Arda, ne işin var senin burada?" Dedim sesim titrerken. Arda bana anlamaz gözlerle baktı, ardından da gülümsedi.
"Ben odama yerleşmek için geldim, senin ne işin var burada?" Dedi arda imayla. "Ben... şey için geldim, lavabo! Evet, lavabo için geldim ben ama bulamadım, nerede olduğunu biliyor musun acaba?"
"Odanda olması lazım ama, yok mu?" Dedi arda gülmemek için yanaklarını sıkarken. Ben hayatımda benim kadar rezil bir insan daha görmedim. Ağzımı açıp tek kelime edememişken en sonunda arda sessizliği bozdu.
"Geri çekilmeyecek misin?" Dediğinde şu anda bulunduğumuz durumun farkına daha yeni varmıştım. Arda ile olan mesafemiz oldukça azdı. Eli belimde, vücudu vücuduma yaslıydı.
Hemen geri çekildim ve arkamı döndüm. "Ee şey ben odama gideyim, sen şey edersin sonra." Koşar adınlarla ilerlemeye başladıktan sonra Arda'nın arkamdan baktığını hissetmiştim.
Hemen odama girip elimi yüzümü yıkadım ve masanın üstünde duran günlüğümü elime alıp bugün sabah yazdığım yerin altına bir çizgi çektim ve yeni bir yazı yazdım.
Günlük;
20 haziran: Arda ile ilk yakınlaşmamız.
Günlüğü kapatıp masanın üzerine bıraktıktan sonra kalkıp dolabımı açtım ve içinden siyah mayomu çıkarıp giydim.
İlk günden havuza doymak istiyordum. Hemen anahtarımı ve çantamı alıp otelin havuzuna girdim. Boş bir şezlong bulup vücuduma güneş kremi sürdükten sonra hiç düşünmeden kendimi soğuk suya attım.
Bir süre yüzdükten sonra havuzdan çıkıp kurulandım ve şezlonga uzandım. Abim, Arda ve bora abi de havuza geldiğinde içimden "beni rahat bırakın" duası etmeye başladım. Allah tabi ki de duamı kabul etmedi...
Abim ve Arda yanıma gelip bir şey gösterme bahanesiyle beni ayağa kaldırdı, ardından da Arda bacağımdan, abim de kollarımdan tuttu.
"O zaman, Elfin'i yıkamanın vakti geldi!" Diye bağırdı abim. Allah'ın cezası şerefsiz. Üstümde mayı elbisesiyle havuza atılmıştım ve bu durum beni çok rahatsız etmişti.
O gün bolca suya girmiştim ve artık yeterliydi. Eşyalarımı toplayıp odama çıktım. Yazın soğuk suda duş almak çok hoşuma gidiyordu.
Duşumu aldıktan sonra üzerime mavi bir elbise giydim ve saçımı iki yandan ördüm. Restoranda indikten sonra abimi bulup masaya oturdum. Çok geçmeden Arda ve Bora abi de gelmişti.
"Naber fıstık?" Dedi Bora abim. Gülümsedim ve, "İyiyim teşekkür ederim." Dedim. Başımı Arda'ya çevirdiğimde gözlerinin kırmızı olduğunu fark ettim. Sanki uykusuzdu.
Meraklansam da abim ve bora abinin şüphelenmemesi için sesimi çıkarmadım. Sonra baş başa olduğumuz bir zamanda sorabilirdim..
Yemeğimi yedikten sonra herkese haber verip sahile indim ve ayakkabımı çıkarıp yürümeye başladım. Bir süre sonra yanımda bir kol hissettim ancak korkmadım. Normalde olsa korkardım ama gelen kişiyi parfümünden tanımıştım.
Arda'ydı. Evet, artık Arda'yı parfümünden bile tanıyabiliyordum...
Kısa süre sonra beni izlediğini, ve güldüğünü hissetmiştim. Yanaklarıma akın eden sıcaklıkla gülümsememeye çalıştım.
"Elfin," dedi arda karşıya bakarken.
"Efendim?"
"İyi misin?"
"Evet iyiyim, neden sordun?"
"Yemekte düşünceli gözüküyordun da, ondan sordum.""Hee şey ya, senin gözlerin kırmızıydı nedenini merak ettim ama soramadım." Dedim toplamaya çalışarak. Arda başını salladı. "Şey aslında önemli bir şey değil." Dedi, ardından kulağıma eğildi.
Merakla onu dinledim. "Gözüme şampuan kaçtı da," dedi sessizce. Bir süre Arda'ya baktıktan sonra ikimiz de aynı anda kahkaha atmaya başladık.
"Ciddi bir şey sandım ya," dedim bakmaya devam ederken. Arda kaşlarını çattı. "Ciddi zaten?" Bu cümlesiyle birlikte daha çok gülmeye başladım.
Bir kaç konu açtı daha sonrasında. Yalnızlık ne zamanlar hissedilir, aşk ne zamanlar içimizi doldurur, bütün her şeyi sormuştu.
"Sen neden ağladığın zamanlar gülüyorsun? Bazen görmüştüm seni, ağlarken ve aynı zamanda gülerken." Yüzündeki sırıtış aşikardı. Gözlerim gülüşünde oyalandı.
Gülümsedim. "İnsan bazen ne yaparsa yapsın içindeki o duyguyu anlayamaz ya, hani bazen kendi kendimize, 'ben neye ağlıyorum, veya ben neye gülüyorum' deriz, İşte o bana çok fazla oluyor..."
Arda da gülümsemişti. "Çok güzelmiş..." dedi bir anda. Anlamamıştım. "Neymiş güzel olan?" Kafasını bana doğru çevirdi. "Seni dinlemek," dedi bana bakmaya devam ederken.
Utanmıştım ama belli etmedim. O an sadece yapmak istediğim şeyi sordum ona. "Arda," dedim ilk önce. "Hmm?" Dedi arda. Derin bir nefes aldım.
"Başımı buraya koyabilir miyim?" Dedim omzunu göstererek. Arda ilk önce afallasa da gülümsedi. Ben cevabını beklerken arda eliyle başımı omzuna koydu.
Beklemediğim bir şeydi ama utanmamıştım. Neden bilmiyorum ama artık arda ile olan bu yakınlığımız beni utandırmıyordu. Aksine çok mutlu ediyordu.
Hatta bazen, cesaret bile geliyordu; bir anda uzanıp dudaklarını öpmek gibi...
Ama tabi ki kendimi tutmam gerekiyordu çünkü eğer öyle bir şey olursa abim beni yaşatmazdı... klasik abiler işte ya, alıştım artık.
"Elfin," dedi arda sessizliği bozarak. Ağzımı açamayacak kadar mayışmıştım, bu yüzden de kısa bir cevap verdim. "Hmm?"
"Ne zaman istersen seni dinlerim. Bunu unutma tamam mı?" Dedi arda elini elime koyup. Başımı salladım. "Teşekkür ederim Arda..."
Bir iki dakika içerisinde de orada, sahilde, bir kayanın üstünde, Arda'nın omzunda uyuya kalmıştım. Belki de hayatımda uyuduğum en huzurlu yerdi...
Eveet bir bölümün daha sonuna geldikk. İyi ve kötü yorumlarınızı bekliyorummm🩷💬
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçilmez Yara *Arda Güler*
Teen Fiction"Güzel olan şey dünya değil, Elfin. Güzel olan sensin." 🩷 Çocukluktan gelen bir aşk, kalpten gelen bir futbol sevgisi. Sevdiğinin peşini bırakmayan, güçlü olan ama belli etmeyen kız, hayatını futbola ve sevdiklerine adamış bir çocuk. Arda güler ve...