Geç yatmanın bedelini öğlene doğru kalkarak ödemiştim. Üzerimde anlamsız bir yorgunluk vardı. Nedeni tabii ki geç yatmamdı ama bir sebebi daha vardı; bazı insanların beni üzmeye yemin etmesi.
Yataktan kalkıp üzerimi değiştirdim, ardından elimi yüzümü yıkadım ve aşağı indim. Bugün ilk iş günüme gidecektim.
Abim kahvaltı yapıyordu. "Abi, ben aç değilim, çıkıyorum." Dedim ağzıma bir parça peynir atarken.
"Tamam, dikkat et," başımı sallayıp ayakkabımı giydim ve hızlı adımlarla dışarı çıktım.Otobüs durağında bir süre bekledikten sonra otobüse bindim ve en arka koltuğa oturdum. Şu an hiç olmadığım kadar tedirgindim. Bir adam vardı, benimle evden beri aynı yere geliyordu.
Tanımıyordum. Siyah şapkası, siyah hırkası vardı ve kendini gizlemişti. Yetmedi bir de gözlük takmıştı.
Şüphelenmiştim ancak sonra normal olduğunu düşündüm ve boşverdim. Kulaklığımı durağa yaklaşınca kutusuna koyup kırmızı düğmeye bastım.Duraktan indikten sonra iş yerine doğru yürümeye başladım. İş yerinin önüne gelmeye yaklaştığımda arkamda bir nefes hissetmenle duraksadım. Hemen ardından gözlerim biri tarafından kapandı ve bir bezle yavaş yavaş bilincimi kaybettim.
~~~
Göz kapaklarım yavaş yavaş açıldığında nerede olduğumu anlayamamıştım. Etrafa göz gezdirdiğimde karşımda sandalyede oturan Ege'yi görmemle kalbime ağrı girmişti.
Yolun sonunda mıydım?
"Ulan yine mi sen?" Dedim bağırarak. Ege yüzünü buruşturdu. "Az bağır güzelim," elimi ona doğru savurmak istesemde ellerin ve ayaklarım bağlıydı.
"Şerefsiz! Bırak lan beni. Biz ayrıldık işte anlasana artık. Beni en yakın arkadaşımla aldattın ulan sen! Seni affetmemi nasıl beklersin?"
Ege ayağa kalktı ve yanıma gelip eliyle yanağıma dokundu. Başımı tiksintiyle yana doğru çevirince eli havada kalmıştı.
Bana sinirli bir şekilde baktığında dişlerini sıktığını gördüm. Ardından da sert bir tokatı suratıma yememle sandalyeden düştüm. Yanıma gelip beni kaldırdı ve bir tokat daha attı. Sesim çıkmıyordu. Ben o an hiçbir şey söyleyememiştim ancak o, Yüzüme art arda yumruklar atıyordu.
Burnumdan akan şeyi görmeden kan olduğunu anlamıştım. Ağlamaya başladığımda Ege'nin yüzü gülüyordu. Gözlerindeki ateşi görebiliyordum. Bir insan sevdiğini iddia ettiği kişiye böyle bir şeyi nasıl yapabilirdi?
Göz kapaklarım yavaş yavaş kapanmaya başlıyordu.
En son hatırladığım yüzüme bir tokatın daha geçirilmesiydi...
7 saat sonra Emir'in anlatımıyla:
"Yok amına koyayım! Kız yer yarıldı içine girdi!" Sinirle bağırdığımda kardeşimin sekiz saattir kayıp olduğunu Bora'ya anlatıyordum.
Yoktu. Kardeşim sekiz saattir ortada yoktu. Neredeydi, kiminleydi bilmiyordum ama ne telefonunu açıyordu, ne de başka birinden bize ulaşıyordu.
"Tamam, geliyorum bekle!" Dedi bora panikle. O da en az benim kadar Elfin'i seviyor ve değer veriyordu. O hepimizin kardeşiydi. Bir süre sonra Arda ile birlikte evime gelip benimle birlikte düşünmeye başladılar.
"En son nereye gideceğini söyledi?" Dedi Arda, dizlerin stresle sallarken. Gözlerimi ovuşturdum."İşe gidiyordu, ondan sonra aramadı ve eve gelmedi." Dedim ağlamamı gizlerken.
Polisi aramıştım ve 24 saat geçmeden aramalara başlanamayacağını söylemişti. O konuşmadan sonra da sinirlenip telefonumu fırlattığım için kırılmıştı ama hala çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçilmez Yara *Arda Güler*
Teen Fiction"Güzel olan şey dünya değil, Elfin. Güzel olan sensin." 🩷 Çocukluktan gelen bir aşk, kalpten gelen bir futbol sevgisi. Sevdiğinin peşini bırakmayan, güçlü olan ama belli etmeyen kız, hayatını futbola ve sevdiklerine adamış bir çocuk. Arda güler ve...