06:45
Hayatımda ilk kez birinin kolları arasında güneşin doğuşunu izlemiştim. Gece ağlayarak Arda'nın omzunda uyumuş, sabaha karşı kalkmıştım. Kafamı kaldırıp baktığımda Arda'nın hâlâ uyuduğunu gördüm.
Uzanıp elimle saçlarına dokunmak istedim, sıcaktan terlemiş saçlarında ki nemi hissetmek istedim, onu daha yakından izlemek istedim ama yapamadım. Buna cesaretim yoktu.
Zaten kendimi bildim bileli hep korkak biri olduğumu biliyordum. O yüzden böyle bir şey yapmak bana göre değildi...
Bir süre sonra arda kıpırdanarak uyandı. "Elfin?" Dedi uykulu haliyle. çok tatlıydı. "Efendim?" Başımı yavaşça kaldırıp yüzüme masumca baktı. "Ne zaman uyandın?"
"Beş on dakika oluyor." Dedim gözümü ovuştururken. Hâlâ uykum vardı. Sıcak bir duş ve sıcak bir yatağa ihtiyacım vardı. Aslında Arda'nın omzunda uyumak ve uyanmak bu söylediklerimden daha iyi bir durumdu.
"Artık odalarımıza gidelim, birazdan kahvaltıya inmeye başlarlar." Dedi arda yavaş yavaş doğrulurken. Başımla onu onayladım ve onunla birlikte geceden beri üstünde olduğumuz kayadan indim.
Sessiz bir sahil yolunun ardından odalarımıza gelmiştik. Ha bu arada, Arda ile odalarımızın arasında iki oda varmış...
Arda tam gülümseyip odasına gidecekken kolumla onu durdurdum. Gözleri bana çok güzel bakarken yutkundum. "Şey, ben..." dedim ağzımı zar zor açarken. "Teşekkür ederim, yani dün gece için."
Arda gülümsedi. O kadar güzel bir gülümsemeydi ki, şu hayatta görüp görebileceğim en güzel gülümsemeydi...
"Önemli değil, asıl ben sana teşekkür ederim, bana böyle bir duygu yaşattığın için," dedi gözlerime pür dikkat bakarken. Gülümsedim.
"O zaman, kahvaltıda görüşürüz,"
"Görüşürüz,"Kartımla odamın kapsını açıp içeri girdim ve kendimi yatağın üzerine atıp yaşananları düşündüm. Hayatımda bu kadar güzel bir gün çok az yaşamıştım.
Biraz daha yatakta durduktan sonra ayağa kalkıp duşa girdim. Kendimi ne zaman yorgun hissetsem hep duşa girerdim ve bu bana çok iyi gelirdi.
İnsanlar yorgunluğunu farklı şeylerle alabilirdi: Kiminin ailesi kızına/ oğluna iyi gelecek şeyleri yapardı, kiminin sevgilisi sıkıca sarılıp ona iyi gelirdi.
İşte benim yorgunluğumu almak için yaptığım şeyde duşa girmekti. Garip gelebilir, hatta belki de içinizden "salakça" diyebilirsiniz ama gerçekten öyle değil.
Duştan çıkıp üzerime, yemekten sonra havuza gireceğimiz için bikinimi, üstüne de rahat bir tişört, ve beyaz bir gömlek giydim. Yemekhaneye indiğimde abimi buldum. "Günaydın." dedim oturup başımı masaya koyarken.
"Günaydın fıstık, ne bu hal?" Dedi gülerek.
"Ne varmış halimde?"
"Hortlak gibisin kardeş, daha ne olsun?""Kendine bak sen kendine," dedim dil çıkarıp. Abim tabağından bir zeytin çekirdeğini alıp kafama attı. Sinirle konuştum. " yemin ederim beyinsiz olduğunu biliyordum ama daha bu kısmını görmemiştim."
"Az konuş canım benim."
Tuvaletimin gelmesiyle abime haber verip lavaboya girdim ve boş bir kabine girip işimi hallettim. Elimi de yıkayıp kuruttum.
Tam kapıdan çıkıp masaya doğru ilerlerken kafam sert bir şeye çarpmıştı. Kafamı kaldırıp kime çarptığıma baktığımda gözlerim korkuyla açıldı.
Ege buradaydı.
Gerçekliğini bir süre düşündüğüm, yaşayamadığım gençliğimin sebebi ve kabusum tam karşımdaydı. Gerçekti. Rüya değildi. Ege, lisede aşık olduğum ve sevgili olduktan sonra gerçek yüzünü gördüğüm eski sevgilimdi. Biraz daha detaya girecek olursam, kendisi tam bir psikopattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçilmez Yara *Arda Güler*
Novela Juvenil"Güzel olan şey dünya değil, Elfin. Güzel olan sensin." 🩷 Çocukluktan gelen bir aşk, kalpten gelen bir futbol sevgisi. Sevdiğinin peşini bırakmayan, güçlü olan ama belli etmeyen kız, hayatını futbola ve sevdiklerine adamış bir çocuk. Arda güler ve...