Yine ve yine Arda'nın kolları arasında uyandığımda dün gece olanları az çok hatırlıyordum. Lunapark sonrası içmek için başka bir mekana gitmiş ve sarhoş olup eve gelmiştik.
Arda'nın iki koluyla da beni sıkıca sarmaladığını fark ettiğimde yüzümde aptal bir sırıtma oldu. Bir elimi öne doğru uzatıp saçlarını elledim. Yumuşacıktı.
Hafiften kıpırdanmaya başlayınca elimi çekmiştim ama gülümseyip elimi geri saçına yerleştirdi. "Devam et," diye fısıldadı. Dediğini ikiletmeyip okşamaya devam ettim. Bir anda gözlerini açıp dudağıma yapışınca ellerimi hiç düşünmeden boynuna dolayıp öpüşüne karşılık vermeye başladım.
"Çok güzelsin..." diye fısıldayıp öpmeye devam etti. "Hemde sabah olmasına rağmen." Tekrar öptü. "Neden böylesin?" Ve yine öptü. Güldüm. Bu dediklerinin beni onu öpmeye ittiğini bilmiyor muydu acaba? Gerçi merden bilecekti ki?
"Abim..." diye fısıldadım. Arda bunları söylerken dudağımdan boynuma doğru inmişti. "Abim gelebilir..." durup gözlerimin içine baktı.
"Sence umrumda mı?" Deyip boynumu öpmeye devam etti. Bir eli saçımda, diğer eli de bacağımdaydı.
"Olmadığını biliyorum. Ve şunu bilmeni isterim ki, benimde değil." Deyip Arda'nın üzerine çıktığımda yaptığım şeyin farkında bile değildim.
"Biraz hızlı oldu..." diyen Arda'ya sırıtıp öpmeye başladım. Öpüşüme karşılık verdiğinde ellerim şakaklarında gezindi.
Bu sefer eli belimden aşağı, yani kalçama doğru ilerledi. Öpücüklerim yavaş yavaş boynuna doğru indiğinde Arda hafif bir inilti sesi çıkarttı.
Fark etmeden elim tişörtünün altında gezindiğinde Arda'nın yüzündeki sırıtma buna değer gibiydi. O da ellerini tişörtümün içine koymuştu. Elleri tenimde yavaş yavaş gezindiğinde daha önce hiç bu kadar ileri gitmediğimiz anladım.
Son bir kez tutkuyla boynunu öptükten sonra yüzümü boynuna gömüp gözlerimi kapattım. Arda saçlarımı eliyle tarıyor gibi yapıp düzeltiyordu.
Bir süre sonra bu güzel anımızı bozan kapı tıklama sesi olmuştu. Panikle üzerinden kalkıp Arda'ya, "camdan atla, ekmek almaya gitmiş gibi yap." Diye fısıldadım. Bunu söyleyebiliyordum çünkü ev tek katlıydı.
"Yani bunun için ekmek almaya mı gitmem gerekiyor?" Dedi arda. Ciddi misin bakışı attım. "Yok sevgilim, sen istersen yumurta al." Deyip gözlerimi devirdim.
Arda gülüp cama tırmandı ve aşağı atladı. Pencereyi kapatıp üzerimi düzelttim ve kitli olan kapıyı açtım. Karşımda ki kişi Bora abimdi.
"Günaydın miniğim," deyip yanağıma bir öpücük kondurdu ve boğazını temizledi. "Günaydın," dedim karşılık vererek.
"Arda nerede biliyor musun? Aşağıda da yok, akşam abin odasını göstermesi için gelmesini söylemişti ama gelmemiş. Merak ettik bizde."
"Ee şey, Arda ekmek almaya gitti az önce, gece boş odalardan birinde kalmış." Dedim yalana başvurarak. Bora abim başını salladı ve, "kahvaltı hazır söyle çabuk olsun." Deyip aşağı indi.
Odamın kapısını kapatıp telefonumu çıkardım ve Arda'yı aradım. Telefon açıldığında boğazımı temizleyip konuştum. "Arda, ekmek aldın değil mi?"
"Aldım güzelim aldım da, baya pahalanmış ya. yani ekmeğe bu kadar para verilmez. Ben diyorum bu ülkenin gidişatı çok kötü diye. Ama insanlar hâlâ erdoğanı seçiyor. Sonuna kadar CHP'liyi-" sinirle sözünü kestim.
"Ay arda! Ne CHP'si ya! Ekmek al diyorum, abin soruyor diyorum!" Sitemim karşısında sessiz kalan hat, Arda'nın şaşkınca çıkradığı sesle bayram etti. "Elfin... yoksa sen?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçilmez Yara *Arda Güler*
Teen Fiction"Güzel olan şey dünya değil, Elfin. Güzel olan sensin." 🩷 Çocukluktan gelen bir aşk, kalpten gelen bir futbol sevgisi. Sevdiğinin peşini bırakmayan, güçlü olan ama belli etmeyen kız, hayatını futbola ve sevdiklerine adamış bir çocuk. Arda güler ve...