1. Lotus Yaprağı

2.6K 211 354
                                    

Güneşin pırıl pırıl ışıkları, aydınlık ve her yeri çiçeklerle bezenmiş şatonun açık renk mermerlerinde yansırken büyük odanın kapısının açılmasıyla odadaki hayvanlar hareketlendi. Kolları ve sahip olduğu bacaklarıyla küçük perileri andıran kelebekler çiçeklerin üzerine uçuştuktan sonra düz bir şekilde hizaya geçti. Turuncu kürkü, iki kuyruğu ve çekik gözleriyle tilki odaya giren kraliçeyi selamlamak ister gibi kuyruğunu salladığında odanın içinde zıplamakta olan beyaz kürklü ve kanatlı tavşan zıplamayı bıraktı. Kraliçeye göre bir prensin odasında olmaması gereken her şey buradaydı ama fikirlerini dinlememekte ısrarcı olan varisi yüzünden bu hayvanları hâlâ buradan uzaklaştırmayı başaramamıştı.

Üzerindeki beyaz, sarı, parlak işlemeleri olan elbisenin uzun kuyruğunu sürüye sürüye yatağın yanına gelip başını yastıktan bile kaldırmayan güneş perisine baktı ve iç çekti. Her ne kadar oğlunu seviyor olsa da bir variste olmaması gereken tüm özelliklerin varisinde olması onu rahatsız ediyordu. Kuş tüyünden yatağın üstünde gerili olan cibinliği hafifçe açarak kuşkulu gözlerini hâlâ uyanmayan oğlunda gezdirdi. Yaklaşık iki haftadır süregelen bu olaya ondan hiçbir iyi dönüt alamamış olmak canını sıkıyordu. Günün birinde eşiyle birlikte göçüp gittiğinde oğlunun tüm sorumluluğu üstlenebileceğinden emin değildi ve bu genç kraliçe için bir hayli huzursuz ediciydi. Onu şimdiden bir kralın eşi olmak için uygun bir hale getirmesi gerekiyordu. Genç perinin ise bunun için verdiği en ufak bir çaba yokken basit şeyler bile ölüm kadar zorlaşıyordu.

"Prens Felix." diye seslendi olduğu yerden. Eli yumuşak yastığın üzerinde duran baştaki altın sarısı saçlara dokundu. "Artık uyanman gerekiyor. Her sabah seni ben mi uyandıracağım? Kaç yaşına geldin hâlâ kendin uyanamıyorsun. Yakında evleneceksin."

Annesinin sesini duyduğu zaman gözlerini aralayıp ona kısaca baktıktan sonra başını yastığın altına hızlıca soktu Felix. Annesini duymak istemiyordu bu yüzden yastığı kulağının üzerine doğru sıkıca bastırdı. İki haftadır ciddi anlamda bu olaylardan bıkmıştı.

İki hafta öncesine kadar sabah uyanır uyanmaz hızlıca bir şeyler yiyip gün boyu oradan oraya koşar, nerede opera, nerede dans varsa oraya kendini bırakırdı. Eğlenmek onun için paha biçilemez bir şeydi. Gezip tozmak kadar eğlenceli olmasa da çiçekleri ve bir sürü hayvanıyla ilgilenmeyi de severdi.

Kraliçe, genç perinin bu haline sabır dilenerek tüm gücüyle prensin kulağına kapattığı yastığı çektiğinde Felix annesinin gücüne hayretler içinde baktı ve gözlerini devirdi. Prens olmaktansa halktan biri olup bu işkencelere hiç katlanmayayı tercih ederdi ama olan olmuştu bir kere. İsteğine göre sıradan biri olamıyordu.

"Bakma bana öyle Felix, bugün de çalışmamız lazım. Daha farklı şeyler konuşacağız zaten."

"Ne çalışması? O kaçık peri de benim gibi çalışıyor mu? Siz anca bana nutuk çekin, sanki dinliyorum da."

Kraliçe bu cümlelere karşı sesli bir nefes verip kapının girişinde ellerinde selenit taşından yapılan kaseyle duran iki hizmetliye bakıp onlardan gelmelerini istedi.

"Prensin yüzünü yıkadığından emin olun, uyurken giydiği kıyafetlerle de durmaması için ona güzel giysiler çıkarın."

"Şatonun içindeyken neden dışarı çıkacakmışım gibi hazırlanıyorsam..?" diye söylendi Felix. Kısık sesle söylemişti ama annesi bunu da duymuştu. Önüne gelen suya kısa bir bakış atıp ellerini suyun içindeki rengarenk çiçek yapraklarında gezdirdi. Çiçekler duyduğu hayranlık o kadar fazlaydı ki bu yapraklar bile onu anında gülümsetti. İşaret parmağını suyun içine sokup yaprakları dağıtırken annesinin hafifçe sertleşen sesiyle tekrardan surat astı.

Lunalis | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin