19. Bebekten Kurtulmak

867 148 127
                                    

Yorumları biraz artırabilirsek çok sevinirim, iyi okumalar dilerim.😽
_______________________

Berbat bir gün geçireceğini uyanır uyanmaz anlamıştı güneş perisi. Gece gördüğü rüyanın bir benzerini sabah görmüş, kan ter içinde uyandıktan sonra mide bulantısı yüzünden koşarak tuvalete gitmişti. Günler geçiyor, bebeği karnında büyüyor hatta vücudu daha değişik tepkiler veriyordu. Yorgunluk ve baş dönmesi gibi. Tüm bunlara rağmen mide bulantısı asla geçmiyordu.

Her ne kadar hamile olduğunu öğreneli çok zaman geçmemiş olsa da mide bulantılarından ciddi anlamda bıkmıştı, özellikle sabah bulantıları onu en çok zorlayan şeydi. Tüm bunların üst üste gelmesi yüzünden hıçkırarak ağlamaya başlamış, en sonunda da eşine yalnız kalmak istediğini söyleyip çiçek odasına doğru yol almıştı ama daha odadan çıkamadan bir peri onu durdurmuştu. Changbin'in annesi, sabahın erken saatleri olduğu için ikilinin müsait olup olmadığından emin olamamış bu yüzden sarışını uygun olduğu bir zamanda beklediği haberini göndermişti. Felix'le konuşmak, bir nevi onun derdini paylaşmak, endişelerini yapabildiği kadar gidermek istiyordu. Ne de olsa daha önce onun da bir çocuğu olmuştu ve ebeveynlik tecrübesi vardı. Genç peri, duyacağı şeyleri az çok tahmin ediyor olsa bile mecburi olarak gitmek için hazırlanmış, odasından çıkıp kraliçenin odasına doğru yol almıştı.

Bu şatoya gelmeden önce yaptığının aksine son derece sessiz ve sakin bir şekilde koridorda yürürken koridordaki hizmetliler yaklaşıp ona bir şeye ihtiyaç duyup duymadığını sormuş Felix ise hamileliği yüzünden gördüğü bu ilgiden nefret ettiği için hepsini bir kez daha terslemişti. O hariç herkes hamile olduğu için hâlâ mutlu görünüyor, bebeğin varlığını kutluyorlardı.

Elini yanından geçtiği merdivenin trabzanında gezdirip kuyruğu yerde sürünen elbisesiyle merdivenleri çıktı. Beyaz elbisenin içinde bir kuğudan farksızdı. Altın sarısı saçları her zamanki pasparlaktı ama güzel gülümsemesinin parlaklığı yoktu. Neşeli neşeli zıplamak varken ne yazık ki keyfi oldukça kaçıktı.

Düz zemine çıkar çıkmaz ezbere bildiği yola yönelip sağa ilerledi. Kraliçenin odası koridorun en sonundaki, en büyük ve en gösterişli odaydı. Onun kapısı dahi diğerlerinden farklıydı. Tahta değildi, mermerden yapılmış ve özenle işlenmişti. Kapının iki tarafında yine son derece uğraş olduğu belli olan yontulmuş sütunlar vardı.

O kapıya varana kadar tahta kapıların yanından geçmeye devam etti. Bir kapı, iki kapı ve üçüncüsü... Koridor sağlı, sollu kapı doluydu fakat bugün diğer günlerin aksine garip bir şekilde koridorda muhafızlar yoktu. Kaçıncı olduğunu bilmediği bir kapının yanından geçerken kapının aniden açılmasıyla ne olduğunu anlamadan kendini içeride buldu. Muhafızlar hakkındaki düşünceleri bile yarım kalmıştı. Biri kolundan tutup hızlıca içeri çekmiş, üstelik eliyle ağzını kapatmıştı. Bağırmaya yeltelendi ama beceremedi, gözleri korkuyla büyüdü. Sırtı kapıya yaslanmış vaziyetteyken hareket etmesi çok zordu.

"Sakin ol Felix, benim. Elimi çekeceğim. Bağırma tamam mı?"

Gördüğü yüzle hızlıca başını salladı Felix. Dudakları üzerinden çekilen ele kısa bir bakış attı. Chan tam karşısında hoş bir gülümsemeyle duruyorken sinirleri iyice gerildi. Bu kadar korkutmuştu ve şimdi gülüyordu öyle mi?

"Sen ne yaptığını sanıyorsun Chris? Delirdin mi?" dedi hızlıca. Sarışının kaşları aşağı indi ama bu sefer de çatıldı.

"Özür dilerim, korkutmak istememiştim. Çok mu korktunuz?"

"Korktum tabii ki aptal. Ölüyordum! Senin yüzünden bebeğime bir şey-" Ne söylediğini son anda fark etti Felix. Dudaklarını birbirine bastırıp söylemek üzere olduğu diğer kelimeleri yuttu. Ne ara bebeğini düşünür olmuştu ki? Ondan kurtulmak istemiyor muydu? Böyle bir şey olsaydı Chris'e teşekkür etmesi gerekirdi, kızması değil.

Lunalis | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin