34. Tatlı Telaşlar

649 104 132
                                    

Yirmi günün sonunda ilk günlerin zorluğunu zor da olsa atlatmıştı ikili. En azından Felix bebeğine tamamen alışmış, onun için hissettiği korkuları bir şekilde gölgelemeyi başarmıştı. Elbet bundan tamamen kurtulduğu söylenemezdi ama endişelerinin gerçek çıkması için geçmesi gereken yıllar vardı ve geçen bu yıllarda Felix her şeyi kontrol altında tutabileceğini düşünüyordu.

Gecenin bir saati diğer günlerde olduğu gibi uykusundan uyandığında bir saat içinde tam üçüncü kez uykuya dalarken uyandırılmış olması yüzünden kafasını yastığın altına sokup ağlamak istedi. Her ne kadar bebeğini seviyor olsa da bazen sadece diğer herkes gibi uyumak istiyordu. Bebeğinin karnı toktu, altı temizdi, gazını da almıştı. Hâlâ neden ağladığı hakkında bir yoktu. Belly bile günlerdir bu gürültüden rahatsız olup geceleri odaya gelmiyordu. Sabahları ise bebeğin etrafından ayrıldığı yoktu.

Sarı saçlı peri oflayarak yataktan kalkıp çıplak ayaklarıyla beşiğe kadar gittiğinde Changbin başını yastıktan kaldırıp onlara baktı.

"Yine mi uyandı?"

"Uyumuyor ki. Tam oldu diyorum, yine başlıyor. Yaramaz çocuk... Derdin ne senin? Bak babanı da uyandırdın yine."

Bebeği alıp yatağa oturdu Felix. Oğlunun garip bir huyu vardı. Gece vakti geldi mi sarışının kucağından inmek istemiyordu. Sanki nerede olduğunu anlıyordu. Felix kucağında oğlunu pışpışlamaya başlarken uykusuzluktan gözlerini kapattı. Hamileliğinin son zamanlarında karnının büyüklüğü yüzünden düzgün uyuyamıştı. Şimdi de kucağında tuttuğu bebek yüzünden uyuyamıyordu. Öyle yorgun hissediyordu ki bebeği uyutmaya çalışırken kendisi oturduğu yerden uyuyor gibiydi.

"Felix, bana versene Haniel'i. Uyu sen, ben bakayım biraz." dedi Changbin. Oğullarına koydukları bu ismin fikrini ilk ortaya atan oydu. Felix ismi duyduğu an başka bir şey düşünmeye gerek olmadığını söyleyip eşinin  önerdiği ismi hemen kabul etmişti. Eğer bir gün bir kızları olursa ona da Ria ismini koymakta şimdiden kararlılardı. Gerçi ikisi de şu an ikinci bir bebek fikrinden oldukça uzaktı. "Felix..." diye tekrar etti Changbin. Eşi kendisini duymuyordu bile. Yavaşça onun omzuna dokundu.

Genç peri irkildi. Gözlerini anında açıp kucağındaki bebeğe baktı. Bir şeyi yoktu.

"Ayakta uyuyorsun, Haniel'i ver bana bebeğim. Sen biraz dinlenmelisin."

"İyiyim, uyumuyorum. Uyu sen."

"Hadi lütfen, ısrar etme artık. Ben de onun babasıyım. Sırayla bakalım işte."

"Bir şeyi yok ki. Şuna bak, kucağa gelince nasıl da susuyor."

"Olsun, sen ver bana onu." dedi Changbin. Eşine yaklaşıp küçük bebeği ondan aldı ve yarı oturur pozisyonda dururken bebeği göğsüne dayadı. Haniel, bacaklarını da kendine çekmesi yüzünden o kadar küçük duruyordu ki adeta bir top gibiydi.

Felix bir yandan onlara bakarken yatağa uzanıp üzerini örttü ve yamuk bir sırıtışla konuştu.

"Sonradan gelip yerimi çalmayı başardı. Tam bir hain değil mi?"

"Gel sende." dedi Changbin. Felix sorgular gibi ona baktığına kolunu açıp onu çağırdı. İtiraz etmedi sarışın. Hemen yana kayıp kaslı kolun etrafına sarılmasına izin verdi. Bir yanda bebek, bir yanda Felix; Changbin'e sarılırken sundukları manzara oldukça sevimli görünüyordu. Onlar bu şekilde uykuya dalarken gecenin geri kalanında ağlayan Haniel'le ay perisi ilgilendi.

_________________________

"Felix, olamaz. Bu çocuğun ateşi var. Hissetmedin mi?"

"A-ateşi mi var?" dedi Felix istemsizce kekeleyerek. Fark etmemiş olmak içini yoğun bir suçluluk duygusuyla doldurdu. Küçük bebekleri yaklaşık bir aydır onlarlaydı ama ikisinin de hâlâ öğreneceği çok şey vardı. "Hissetmedim, özür dilerim. Böyle olsun istemedim. Yarım saattir ağlıyor zaten. Nasıl fark etmedim? Ben gerçekten-"

Lunalis | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin