30. Plan

807 130 169
                                    

Satır içi yorum yaparak okuyun lütfen. İyi okumalar.💖
______________________

Gözlerini açtığında nerede olduğunu anlayamamıştı Changbin. Güneş ışıkları açık pencereden gözlerinin üzerine düştüğü için etrafa doğru düzgün bakamadı. Yüzünü buruşturup elleriyle gözlerini kapattı ve birkaç saniye istemsizce başındaki ağrıya odaklandı. Ağrısı felaketti, başı resmen zonkluyordu.

"Başım..." diye mırıldandı kısık sesle. Yüz ifadesinden bir hayli acı çekiyormuş gibi duruyordu. Yatakta yana doğru kayıp güneş ışığından kaçtığı sırada zihnine hücum eden düşünceler yüzünden hızlıca yerinde doğruldu. Kafasındaki kara düşünce bulutları dağılmış bir anda ne olduğunu hatırlamıştı. Hatırladığı şeyler yüzünden kelimenin tam anlamıyla dehşete düştü. Bunu nasıl yapardı? Ne olmuştu?

İrisleri odada dolandığında hâlâ Felix'in yeni odasında olduğunu fark etti ama Felix'i içeride göremedi. İçinde yer edinen karşı konulamaz korku yüzünden kalbi hızlı hızlı atmaya başlamıştı.

Yatağı mümkün olduğunca çabuk terk etmeye niyetiyle ayaklanırken üzerindeki örtüyü atıp ilk adımında sendeleyerek de olsa kapıya ilerledi. Vücudu da en az başı kadar ağrıyordu.

Kapıyı açıp dışarı çıktı, yüz yüze geldiği Seungmin anında ona saygıyla selam verdi. Ay perisinin bu telaşlı halini anlayabiliyordu. Son birkaç gündür yaşananlar onun için bile bir hayli üzücü olmuşken ay perisinin üzülmesinden daha normali olamazdı.

"Prens nerede biliyor musun?"

"Kraliçenin yanına gittiler efendim."

"Onu hemen çağırır mısın? Burada bekliyorum, çok acil gelsin."

Seungmin'in onay vermesini dahi beklemeden içeri geçti Changbin. Zaman algısını kaybetmiş gibi hissediyordu. En son Felix'in yanına geldiğinde vakit zaten öğle vaktiyken şimdi gün tekrardan doğmuş görünüyordu. Kaç saattir uyuduğunu bile bilmiyor ancak her yerinin tutulmuş olmasından geçirdiği zamanın uzunluğunu kavrayabiliyordu.

"Kahretmesin, kahretmesin..." diyerek odanın içinde birkaç kez dolandı ve kendini koltuğun üzerine atıp kollarını başına sardı. Bu yaptığını nasıl affettireceği hakkında en ufak fikri yoktu. Hissettiklerinin ağırlığı yüzünden gözleri dolarken ne olduğunu çözmeye çalıştı. Her şeyi çok iyi hatırlıyordu, Felix'e söyledikleri kafasının içinde yankılandı.

Mahvetmişti, mutluluk sebebini incitmiş, onun ışığını söndürmüştü. Hyunjin'in dudaklarını öptüğünü hatırlayınca dudaklarını elinin tersiyle tiksinti içinde sildi. Bunu bile isteye yapmadığına emindi. Hyunjin'e dediklerini de hatırlayınca morali daha çok bozuldu. En kötüsü belki de söylediği her şeyi eşinin duymuş olmasıydı. Söylerken hiç çekinmeden ne kadar net söylediğini ne yazık ki unutmamıştı.

Kendi içindeki karmaşalar onu boğduğu sırada çok geçmeden kapı açıldı. Ay perisi oturduğu yerden anında kalkıp eşinin yüzüne baktı. Deli gibi utanıyor, ona karşı büyük bir mahcubiyet duyuyordu. Sarışının ne düşündüğünü, ne yapmaya çalıştığını anlamak için çabaladı ama anlayamadı. Felix'in kafası karışık duruyordu.

"Kendine geldin mi? Nasılsın?"

Eşinin kararsız sesini duyduğu gibi başını salladı Changbin. Adımlarını genç periye doğru attı, Felix hâlâ tereddütte görünüyordu. Ay perisi ise gözleriyle yalvarır gibiydi.

"Felix ben özür dilerim, ne yaptığımı bilmiyordum. Gerçekten bile isteye yapmadım. Kırdım seni değil mi? Çok üzdüm-"

"Changbin." dedi Felix. Gözlerinin dolmasına engel olamazken başını iki yana hareket ettirip kollarını eşine sardı. "Berbat hissettim, ölümden beterdi."

Lunalis | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin