27. Ayrılık

625 119 147
                                    

Yorum yaparak okuyun lütfen buna ihtiyacım var 🥲 iyi okumalar
____________________

Daha odaya yürürken başının döndüğünü hissetti Felix. Koridorda ilerlerken birçok perinin bağırış çağırış yüzünden uyanıp koridora çıktığını görebiliyordu. Belki zavallıydı onlar için, acınası bir haldeydi. Saçı başı gece olması yüzünden zaten dağınıkken tüm bedeni tir tir titriyordu. Yanakları ıslak, gözleri kızarıktı. Fakat bunlara rağmen kenarda durup da kendisini izleyen periler umurunda bile değildi. Duyduğu fısıltıların ne dediğini anlayabilecek durumda olduğunu hissetmiyordu. Mahvolmuştu, midesi bulanıyor, başı fena halde dönüyordu. Fiziksel olarak üşüdüğünü unutmuştu ancak şimdi de içi üşüyordu.

Merdivenlerin başına geldi. İlk adımını atacağı sırada yanına koşan peri her ihtimale karşı onu tuttu. Yüzüne baktı, Seungmin'i gördü.

"Majesteleri, ne oldu böyle? İyi misiniz?"

"Değilim." dedi Felix. Belki de ilk defa bu soruya karşı yalan söyleyemedi fakat ses tonunu sadece yanındaki peri duyacak kadar alçaltmıştı. "Hem de hiç iyi değilim."

"Sizi odanıza götüreyim, yardımımı kabul edin."

Başını sallayarak onu onayladı Felix. Bir eli odadan çıktığından beri karnındaydı ama bunun farkında bile değildi. Merdivenlerden inerken Seungmin'in ona yardım etmesiyle sağ salim aşağı indi.

Seungmin onunla birlikte odaya kadar geldiğinde ona yalnız kalmak istediğini söyledi. Belly hemen yanındaydı. Kuyruğunu sarışının etrafına sarıp onu teselli etmeye çalışıyordu ama bir işe yaramıyordu. Güneş perisi birkaç saniye olduğu yerde durmayı bırakıp bedenini yere attı. Zaten ayakta duracak dermanı yoktu. Duvarlar üstüne üstüne geliyordu.

"Baban bizi sevmiyormuş." dedi Felix. İki elini karnına koyup hıçkırdı. Kolundaki sembolü acıyordu, sanki biri kolundan onu yakarak silmeye çalışıyordu. Şimdiye kadar başına hiç böyle bir şey gelmemişti. "Beni sevmiyor... Seni değil. Ama sen benden bir parçasın o zaman seni de mi sevmiyor? Hyunjin'i seviyormuş. Beni hep kandırmış. Kandırmış işte. İnanmıştım ben ona..." Son cümlede iyice sesi kısıldı sarışının. İnanmıştı. Güvenmişti.

Nefes alması her saniye geçtikçe zorlaşıyor, kalp atışları hızlanıyordu. Zorla da olsa yerinden kalktı. Yatağa oturmak istedi ama gözüne değen sürahiyi alıp yere fırlattı. Su içmek için gideceğini düşünecek kadar aptaldı. Yatağın üzerindeki örtüleri hışımla yere atıp aynalı masaya ilerledi. Masanın üzerindeki her şeyi kollarıyla yere savurup kırdı. Hemen ardından da masanın yanındaki bibloyu alıp masanın aynasını indirdi. Bunu yaparken biblonun küçük olması yüzünden camlar elini kesti ama umurunda bile olmadı. Zaten canı yanmıyordu, ruhundaki yara daha çok kanıyor, daha çok acıtıyordu.

Dolabın aynasını indirmek için oraya yöneldiği sırada aniden içeri giren kadına aldırış etmedi. Bibloyu resmen dolaba fırlattığında aynanın parçaları çaresizce etrafa saçıldı.

"Felix, canım yapma böyle." Cindy'nin sesini duydu sarışın ama durmak istemedi. Onun niye geldiğini bilmiyordu. "Sakin ol, bak ben buradayım. Gel konuşalım, bebeğine de kendine de zarar vereceksin."

"Gidin buradan! Kesin siz de biliyordunuz! Buna rağmen beni ateşe attınız. Hiç mi acımanız yok?"

"Neyden bahsediyorsun gerçekten bilmiyorum. Changbin nerede?"

"Metresinin yanındadır."

"Ne?" dedi Cindy. Bunu kesinlikle beklemiyordu. Onun hiçbir şeyden haberi yoktu, sesler yüzünden olanları duyup uyanmış, hemen genç periye bakmaya gelmişti. Gördüğü manzara beklediğinden daha kötü olsa da umutsuz olma niyetinde değildi.

Lunalis | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin