Gün boyu eşiyle konuşmayı becerememişti ay perisi. Birkaç kere konuşma girişiminde bulunmuş ama Felix konuşmak istemediğini söyleyerek battaniyesini tepesine kadar çekip ertesi sabaha kadar yataktan çıkmamıştı. Kendi huzursuzluğu yüzünden Changbin'in de gece boyu uyuyamadığının farkında olsa bile ona yardımcı olma niyetinde bulunmamıştı. Tek düşündüğü karnındaki bebekten kurtulmak, özgürlüğünü kaybetmemekti. Genç yaşında bir bebeğinin olması sorumluluğunun düşüncesi dahi ona ağır geliyor, ruhunu daraltıyor da daraltıyordu.
Jisung'la konuşmanın kendisine iyi geleceğini düşünüp onun yanına gitme kararı almış ancak Changbin tek başına gitmesine asla izin vermeyeceği konusunda diretince geçirdiği küçük çaplı sinir krizinden sonra tekrar ağlamaya başlamıştı. Lacivert saçlı ne yazık ki Felix bu ruh halinde olduğu için ona güvenemiyor, tedirgin oluyordu ne de olsa sarışının, bebeğine zarar vermeyeceğinin bir garantisi yoktu. Felix'inse, Changbin'e olan kızgınlığını asla geçiremiyordu. Ondan yardım ümit ediyor fakat Changbin yardım etmek yerine inatla engel olmaya çalışıyordu.
"Yeter artık, ağlama. Gözlerin şişti, yazık ediyorsun kendine. En azından bir hafta bekleyelim, böyle olmaz-"
"İstemiyorum!" Kendi komodinin üzerindeki çiçek saksını aldığı gibi yere fırlattı Felix. Beyaz porselenin paramparça olurken çıkardığı ses odanın içinde resmen yankı yaptı. Eşinin sakin ve anlayışlı olmak için verdiği çabanın aksine onun verdiği bir çaba yoktu. "Kaç kere söyleyeceğim? Laftan anlamıyor musun?"
"Şu yaptığına bakar mısın Felix? Her şeyi kırıp dökünce ne geçecek eline?"
"Onu içimden söküp atmak istiyorum." Changbin'in söylediklerinden bağımsız bir şekilde konuşup eşinin yanına yaklaşacakken bir anda beliren Belly yüzünden duraksadı ama bu sefer korkmadı. Zaten ölmüş hissediyordu. Bundan sonra yaşayacak bir hayatı yoktu.
Belly yerdeki porselen kırıklarına sanki bir öfkeyle baktı. İkilinin arasındaki bu tartışmadan hoşnut olmadığı belliydi. Changbin onun yanağındaki yumuşak tüylere dokunup Felix'e yaklaşmamasını ister gibi önüne geçti. Bir facia daha kaldırabilir miydi bilmiyordu.
"Kızdın mı Belly?"
Başını salladı Belly. Felix'in neden bu kadar ağladığını ve bağırdığını bilmiyordu. Henüz bundan bihaberdi. Yatağın hemen önünde duran güneş perisine ilk adımını attığında gerilemedi Felix. Sadece bekledi. Bugün hüzünden ve öfkeden başka hiçbir şey hissetmiyordu. Korkup bağırmak bile içinden gelmedi. O kadar bitkin hissediyordu.
Cüsseli hayvan attığı birkaç adımda genç periyle arasındaki mesafeyi kapattığında onun etrafına dolanıp başını ona doğru sürttü Belly. Büyük gözleri hafifçe sulandı.
"Üzülmeni istemiyor, bir nevi toparlanmanı istedi şu an."
"Toparlanamıyorum. Niye böyle üzüldüğümü biliyor mu?"
"Hayır."
"Belly ben öleceğim." dedi Felix. Onun bu cümlesi büyük hayvanın burnundan solumasına sebep oludu. Changbin'e bir şey olmasına izin vermediği gibi sarışını da korumalıydı. Birinin onlara zarar vereceğini düşünmüştü. Büyük, siyah gözleri efendisine dokundu fakat Changbin onun anladığı gibi bir şey olmadığını belirtmek için ikilinin yanına yaklaştı. Açıklama yapması gerekiyordu.
"Felix sadece hazır olmadığı şeyler yaşıyor. Aslında ben de tamamen hazır sayılmam ama onun için daha zor olsa gerek. Bebeğimizi taşıyan o."
"Bu yüzden onun doğup doğmayacağı kararını ben vermeliyim. Sen ya da başkası değil."
"Karnındaki bir hanedan mensubu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lunalis | Changlix ✓
Fanfiction[TAMAMLANDI] Ay perisi Changbin ve güneş perisi Felix çocukluklarından beri bir gün evlenecekleri gerçeğiyle büyür. Zaman hızla akıp gider ve evlenecekleri gün gelir ancak ikisi de birbirinden hiç haz etmemektedir. Aynı zamanda ay perisi Changbin'in...